27 Nisan 2010 Salı
BEÖ: Toprakla Buluşma
Ela ile geçen haftamız bol bol toprakla, bahçeyle uğraşarak geçti. Montessori grubunun toprak teması da buna denk geldi. Geçen hafta bir gün yine Büyükşehir Belediyesi'nin fidanlığına gittik. Önce saksılara tohum ektik. Ela bu işi iyice sevmeye başladı. Teyzelerle kürek pazarlığı bile yaptı.
Sonra bahçedeki at kestanelerini tüplemeye yardım ettik. Bu onun için toprakla oynamak oluyor ama hem öğreniyor hem de çok eğleniyor elinde kürekle. Bu at kestanesi ağaçları da bir ormana dikilecek yakında.
İşte aşağıda kendi çapında tarıma soyunan ailemizin ilk fide ordusu. Domateslerimiz fide verdiler bile. Şimdi soğan, karpuz ve salatalıkları bekliyoruz. Bunların bir kısmını geçen hafta sonu bir tanıdığımızın bahçesine diktik. Minik bir sera yaptık. Fotoğraf makinamı almadığım için kaçırdığım çok güzel fotoğraflar oldu. Şimdi bir kısmı da balkonumuzda yerini alıcak. Bakalım bu işte ne kadar başarılı olucaz. Aslında önemli olan Ela'nın birazcık birşeyler kapması tabi.
Ama bahçede nasıl babasına yardım etti inanılmaz. Kürekleri verdi, otları yoldu, kendi çapında bütün gün çalıştı. Sonra da "böyle koyuyosun, böyle üstüne basıyosun" diye anlattı durdu.
elaninuydusu.blogspot.com
26 Nisan 2010 Pazartesi
BEÖ: Toprak / Kum
Tam biz de bir sebze bahçesi yapalım kızımla birlikte, o da her akşam sulasın derken, bu aktivite konusu çıkması ne güzel oldu. Önce çimlerin arasında küçük bir alan açtık. Sonra da fideler aldık. Derin'le birlikte dikelim diye. Derin pek oralı olmadı başta. Hep suladığı içinde çiçeklerin olduğu büyükçe bir saksı vardı. Sürekli onları sulamak istedi:) Gerçi cherry domatesleri görünce koparmak istedi, ben de "kızım kırmızı olunca koparacağız" dedim. O da tamam dedi. Bizim ısrarlarımız sonucunda da babasına biraz yardım ettim. Resimlerimiz aşağıda.
Bundan sonra da kızımla beraber büyümesini görelim fidelerin, üzerinden toplayalım sebzeleri. Bir de lapbook yapsak...Devamı gelecek...
Sedef & Derin (22 ay)
23 Nisan Mektup Arkadaşlarımız
Montessori grubumuzda çıkan guzel bir teklif sonucu bir mektup arkadaşlığı oluşturuldu. Her grupta dört kişi, her çocuk üç tane kart alacak, nasıl olacak, bizimkiler daha cok küçük, karalamalar dışında bir sey yapmıyoruz haliyle bugünlerde. Bence çok güzel karalamalar ama anneyiz hepimiz:) Olsun dedik herkes benzer durumda. Çocuklarımıza karışmayalım. Kendileri yapsınlar kartları, artık nasıl yaparlarsa. Öyle de yaptık biz Derin'le. Beklediğimden çok dha güzel geçti. Onun adı, arkadaşımın adı soruları içerisinde yaptık kartlarımız. "Emincaaaan, Hamzaaaa, Sarp!" Adlar öğrenilince soyadlara geçildi. Bir yandan da karalamalar devam.. "Bitti mi kızım? Bittiiiii.." "Bu Sarp'ın, bu Hamza'nın, bu da Emincan'ınnnn.".
Sonra bir süre kartların değil de onların bize geleceğini düşündü ve sürekli anlattı. Ben de "kızım arkadaşların değil, onların yaptıkları kartlar gelecek tatlım, bak bizim yaptığımız kartları da onlara göndereceğiz" dedim. Sonra da 23 Nisan şarkısını söyledik beraber. "Bi daha, bi daha" eşliğinde...
Kızım kartlarını açarken...
Dedim yaa etkisi beklediğimden de güzel oldu. Şimdi her boyamaya oturduğunda bunu arkadaşım için yapıyorum diyor. Ben de hangi arkadaş deyince, arkadaşlarından birinin ismini söylüyor:)
Sedef & Derin (22 ay)
19 Nisan 2010 Pazartesi
15 Nisan 2010 Perşembe
Çocuğunuzun Yaratıcılığını Nasıl Geliştirebilirsiniz?
(foto : montessoricandy.com)
Sevil Sarp-Ege
http://gucumunyeri.blogspot.com
1.Onlara örnek olun. "Cetvelle bile düz çizgi çizemem" demek yerine "Yeni bir şeyler üretmeyi seviyorum" deyin.
2.Çocuklarınızın resimlerine yalnızca buzdolapları üzerinde yer vermeyin. Her çocuk "gerçek" resimlerin çerçevelenip, evin bir köşesine asıldığını bilir, çocuğunuzun yapmış olduğu resimlerden birini çerçeveleyip evinizin en güzel köşesine asın.
3.Çocuğunuzun çalışmalarını değerlendirmeye özen gösterin. Kopyanın, resimlerin içini boyamanın ve yetişkinlerin resimlerinin yaratıcı olmadığını öğretin onlara.
4.Bir resmi "niçin" beğendiğinizi ifade edin. "Çok güzel olmuş" demek hiçbir zaman yeterli değildir. Örneğin "Renler çok canlı, düz çizgilerle eğri çizgileri bir arada çok güzel görünüyor; bu senin üzgün olduğun zamanları anlatıyor sanırım" gibi ayrıntılı açıklamalar, çocuğunuzun hem sözcük hazinesini geliştirecek hem de yaptıklarının değerli olmasını kavramasını sağlayacaktır.
5.Çocuğunuzla birlikte snaat galerisini veya müzeyi ziyaret edin. Birlikte resimleri değerlendirin.
6.Çocuklarınızın resimlerinden yılbaşı kartları vs yapın ve yakınlarınıza bu kartlardan gönderin.
7.Evinizde sürekli dağınık kalmaya müsait bir alan olsun. Burada bir resim sehpası, tebeşir tahtası, boya kalemleri, her tür boya, yapıştırıcı ve ufak tefek parçaları toplayan bir kutu buunsun. "Stüdyo" ya da "atölye" adını vereceğiniz bu yer, her gün kullanıma açık olsun.
8.Büyük bir evrak çantası alın ve resmleri burada saklayın. Üzerinde aylarca çalıştığı resmi, temizlik günü kaldırıp atıveren anne, her çocuğun cesaretini kıracaktır.
Susan Striker, "Çocuklarda Sanat Eğitimi".
Kitaptan alıntılar yapmaya devam edeceğim.
14 Nisan 2010 Çarşamba
Harika Çocuk Nasıl Yetiştirilir?
Sevil Sarp-Ege
http://gucumunyeri.blogspot.com/
(Doğumundan altıncı yaşına kadar çocuğunuza sevgi, saygı ve huzur dolu bir ev ortamı sunmanızı sağlayacak pratik öneriler.
Dünyayı keşfetmeye meraklı, kendine güvenen, bağımsız, dikkatli ve saygılı çocuklar yetiştirmek için birbirinden orjinal, eğlenceli faaliyetler)
Bu kitabı okumaya başladığımda edindiğim bilgiler beni pek mutlu etti. Sayfamda kitaptan bazı pasajlar paylaşarak benim gibi yeni anne olacaklar için ön-bilgilendirme olması dileğiyle..
Alıntılar 1:
Bez Seçimi
Bütün anne babalara, hazır bezlerden ziyade geleneksel pamuklu bezler kullanmalarını tavsiye ederim. Hazır bez kullanmanın dezavantajları;
•Hızla kokuşan, işlenmemiş çöp yığınlarının şehirlerdeki atık sistemlerini doldurmasına sebep olur,
•Doğal pamuk bebeğin cildini daha az tahriş eden bir maddedir. Hazır bezler gibi PVC veya kanserojen etki yapacak hiçbir malzeme kullanılmamaktadır.
•Pamuklu bez kullanan bebekler, altlarının ıslak olduğunu daha çabuk hissederler. Böylece bebek, tuvalet alışkanlığını kazanma aşamasına geldiğinde,çişinin geldiğini kolayca farkeder.
Hem doğaya uyumlu bir yaşam biçimi hem de kimyasal maddelerden bebeğimi uzak tutabilme olasılığı. Hemen bir araştırma yaptım ve Buğday Derneği'nin de onayladığı organik ürünler satın alma sitesi olan http://www.naturey.com/ dan, "organik, makinada yıkanabilir bebek bezlerini" inceledim. Yararlarını okuduğumda da işte budur ! dedim...
Mesgul Kucuk Eller
..............................................................
zımpara rakamlar
Evde renk tabletleri yapımı
Montessori Semineri/ İstanbul/ 27.03.2010
http://www.esracemilece.blogspot.com
(Bloğumda paylaşmıştım,sevgili Esra'nın hatırlatması üzerine buraya da kaydediyorum.)
I.BÖLÜM:
Seminerin ilk bölümünde genel olarak Montessori felsefesinden ve Maria Montessori'nin hayatından bahsetti Hilal Hanım.Bu kısma çok ayrıntılı girmeyeceğim; zaten felsefeyi tanımaya çalışan herkesin karşısına ilk çıkan bilgiler.Montessori felsefesinin ana hatları için Annelik Sanatı ,M.Montessori'nin hayatı ve materyallerle ilgili daha kapsamlı bilgi edinmek için Emel Çakıroğlu Wilbrandt'ın Çocuk Eğitim Sanatı kitabı güzel kaynaklar.
Felsefeyle ilgili olarak değindiği iki nokta çok güzeldi;
1.'Çocuk yetiştirilmez,yetişir.' Yani Montessori felsefesi yetişkin temelli bir süreç değildir.Bizim yapmamız gereken ona uygun ortamı hazırlayıp,yol göstermek sadece.Maria Montessori sisteminin çocuk temelli olduğunu pek çok sözünde de vurguluyor zaten..'Çocuğu çalıştım,çocuğun bana verdiklerini aldım'..Yetişkin için yapılabilecek en güzel şey çocuğu izlemek ve sadece ihtiyaç duyduğunda destek olmak.Çocuk açısından en güzel karşılığı 'Gölge etme başka ihsan istemem'...
2. Çocuk (o dönemde pek çok eğitim felsefecisinin savunduğu gibi) 'boş bir levha' değildir..Sahip olduğu potansiyelle dünyaya gelir,bu potansiyeli geliştirmek için çaba sarfeder...Siz engel olmadığınız ve ona uygun ortamı sğladığınız sürece kendini gerçekleştirmeye devam edecektir.
II.BÖLÜM:İkinci bölümde Montessori felsefesinin çok önem verdiği,gözlemlenmesi ve uygun bir çevreyle desteklenmesi gereken 'Çocuğun Eğilimleri'nden bahsedildi..Montessori'ye göre çocuğun eğilimleri:
1. Normalleşme: Bundan kasdedilen 'ideal çocuk' olma değildir tabii ki..Çocuğun doğuştan getirdiği potansiyeli ile varolan yaşam koşullarını birleştirerek kendisini gerçekleştirmesidir.Montessori'ye göre normalleşmiş çocuk bazı özellikler gösterir:Düzenlilik tutkusu,çalışma tutkusu,ani konsantrasyon,bağımsızlık ve girişimcilik,yardımlaşma,yaptığından zevk alma,neşe bunlardan bazıları.Kendisine uygun ortam ve destek sağlanan çocuk bu özellikleri kazanıp normalleşirken,engellenen ve kısıtlanan çocuk bu engellenmeyi huzursuzluk olarak aksettirecek ve gelişimini tamamlayamayacaktır.
2. Hareket eğilimi:Çocuğun en önemli ihtiyacı özgürlük ve hareket ihtiyacıdır..Bir çocuğun istediği zaman hareket etme hakkı vardır ve bu elinden alınamaz..Engel olmak çocukta uyumsuzluk,hiperaktivite gibi sorunlara neden olur.Bu nedenle Montessori eğitim sisteminde eğitim ders saatlerine bölünmez ve çocuk bir çalışmayı bırakmak ya da ara vermek istediğinde engellenmez..Öğrenmeyi başlatan da bitiren de çocuğun kendisidir.
3. Duyuların hassaslaştırılması: Montessoride kullanılan materyallerin herbiri duyuların hassaslaştırılması amacına hizmet eder.İki elin birarada kullanılması ve mümkün olduğunca parmakların çalıştırılması da buna dayanır..Her iki elimizin işaret ve orta parmağından beyne aracısız giden sinirler vardır,ilk 6 yaşta bunu ne kadar kullanırsa beyin gelişimi o kadar artar..Mesela çocukların dikkati 2 yaş civarında minik objelere ve ayrıntılara yoğunlaşır,(bunu 2 yaş civarı bebeği olan her anne gözlemlemiştir zaten)bu dönemde bunun desteklenmesi gerekir..Boncuk gibi küçük nesnelerle (yetişkin gözetiminde) oynatılması (boncukları küçük bir deliktetn geçirme) bu amaca hizmet eder.Küçük nesnelerle çalışma çocuğa aynı zamanda ayrıntıyı görme,olayı detaylandırma gibi özellikler kazandırır.
3. Sosyalleşme: 3-6 yaş döneminin en temel ihtiyaçlarından biridir.Montessori sınıf faaliyetleri bu açıdan çok eleştirilir aslında ama Montessori sınıflarında materyallerin çoğu tek başına çalışmaya yöneltse de sosyalleşmenin desteklenmesi için de çalışmalar yapılır.Birlikte kahvaltı masası hazırlama,toplama,temizlik,çember faaliyetleri,yardım,iki kişiyle yapılan karşılıklı eşleştirmeler çocuğun bu yönünü desteklemeye yöneliktir.Bu konuda ailelere de düşen önemli görevler vardır.Sadece sinemaya,tiyatroya götürmek olarak algılanmamalıdır bu.Çocuğun tüm yaşamsal faaliyetlere ortak edilerek sosyalleşmesi sağlanmalıdır..Alışverişe listenin hazırlanmasından alınanların eve taşınmasına kadar çocuğun ortak edilmesi buna örnek olarak verilebilir..Çocuğun gündelik hayatında sonucunu gördüğü herşeyin süreç kısmının gösterilmesi de sosyalleşmesine destektir aslında.(Bu konuda kendi okullarının yaptığı gezilerden bahsetti Hilal Hanım)Hertürlü iş koluna ait alanların çocuğa gösterilmesi,matbaa,fabrika,geridönüşüm tesisi gibi yerlere yapılan geziler çocuğun sosyal hayatını zenginleştirir.
4.Konsantre olma (Dikkatin polarizasyonu):Montessori materyallerinin en öneml özelliklerinden birisi de konsantrasyonu sağlama ve bunu arttırmaya yönelik olmasıdır.Bu nedenle her materyalin yöneldiği bir duyu,sağlaması gereken bir amaç vardır.Aynı şekilde materyallerin sadeliği ve düzlüğü de dikkatin dağılmasını engellemeye yöneliktir.Dışarıdan müdahaleyi minimuma indirebilmek için her materyalin de kendi içinde hata kontrolü vardır.(Klasik materyallerde varolduğunu bildiğimiz bu hata kontrolleri pratik hayatla ilgili yapılan çalışmalarda da bulunur.Mesela mercimekle kaptan kaba aktarma çalışmasında altına konulan tek ve koyu renkli tepsi bu materyalin hata kontrolüdür.Çocuk tepsiye dökülen mercimek tanelerini koyu renk sayesinde rahatlıkla bulabilir.Ucu mıknatıslı bir çubuk yardımıyla makarna dolu bir kabın içinde bulunan metal parçaları çıkarma aktivitesinde hata kontrolü, bulunacak olan metal nesnelerin resimlerinin bulunduğu bir karttır.Çocuk çıkardığı her metal nesneyi karttaki resmiyle eşleştirir.Sulu çalışmaların hata kontrolü, tepside varolan süngerdir.Çocuk dökülen suyu süngerle silerek hatasını telafi edebilir.)
III.BÖLÜM:Üçüncü bölümün konusu sınıf düzeniydi.Bu konunun girişinde Hilal Hanımın söylediği bir söz çok hoşuma gitti benim: 'Okul içerisinde yapacak çok iş var,herkes çok meşgul ama hiç ittirmece yok,acele yok' Gerçekten de Montessori sınıflarından izlediğim bazı video görüntülerinde en çok dikkatimi çeken şeydi bu:Herkes meşgul ama o kadar sakin ki,çocuğun adımlarına göre ayarlanmış bütün dünya,onun yapabilme hızında...Sanırım en çok da bu ayarlamayı eksik yapıyoruz biz...Sınıf düzeni konusunda değinilenler şöyle:
1. Çalışma alanının oluşurulması: Montessori sınıflarında iki çalışma alanı vardır.Birincisi yerde varolan halının üzerine serilmiş bir kilim/küçük halı,ikincisi masa.Masadaki aktiviteler ya tepsilerde ya da saman kağıtların üzerinde yapılır.Bu uygulamaların birinci amacı çocuğun çalımasının çerçevesini çizmek ve konsantrasyonunu sağlamaktır.İkinci amacı ise çocuğun hangi alanlar içinde özgür olduğunu bilmesini sağlamaktır.Gerçek hayatta da sınırsız özgürlük yoktur,başkasının özgürlüğünün başladığı yerde sizin özgürlüğünüz biter.
2. Her çalışmadan bir tane olması: Çocuğun irade kontrolünün geliştirilmesine yöneliktir.Bunun yanında kimsenin bir materyalle olan çalışması (bir tane materyal olması gerekçesiyle) sınırlandırılamaz.Çünkü çocukların çalışma süreleri arasında birysel farklılıklar vardır.Kimi çocuk bir materyali bir kez tamamladıktan sonra kaldırır,kimisi defalarca tekrar eder.
3. Karma yaş uygulaması: MOntessori sınıflarında yaş sınırlamasının olmamasının temelinde de yine her bireyin gelişiminin farklı olması vardır.Materyaller basitten karmaşığa,kolaydan zora doğru sıralama gösterir ama bir çocuk merak ettiği her materyale dokunabilir.Gerekli gelişim evresine gelmişse zaten o materyalle doğru olarak çalışabilecektir.Çalışamazsa büyüklerden alacağı yardımla materyali kaldırır.Karma yaş uygulamasında yaşça büyük çocuklar,küçüklere de model oluşturur.
4. Ödül ve cezanın olmaması: Ödülün sınıf ortamında kullanılması çocuklar arasına yarışma güdüsü,kıskançlık ve kıyaslamaya neden olacağı için Montessori sisteminde kullanılmıyor.Bir çocuğu yaptığı iş için överken aynı işi henüz başaramamış olan çocuğu da rencide etmemek gerekiyor.Tabii ki ev ortamında hiç kullanlmaması mümkün olamaz.Ama anlamını kaybetmemesi için abartmadan,o hareketini neden beğendiğinizi açıklayarak ve ucu açık sorular sorarak yapmak gerekiyor.Çocuğu överken,ona 'harika bir çocuksun sen' derken, altta yatan mesaja (sen mükemmelsin hata yapamazsın)dikkat etmek gerekiyor.Bunun yanda ödülün kullanılmamasındaki önemli bir amaç da çocuğun hiçbir karşılık beklemeden kendi çalışmasından,başarısından zevk almasını sağlamak.
5. Materyallerin kullanımı: -Materyallerin sınıf içinde kullanımı mutlaka iki elle taşınarak yapılır.Bunda iki amaç vardır:Birincisi kaza riskini en aza indirmek,ikincisi duyuları zenginleştirmek.Bu aslında tüm hayatımıza yaymamız gereken bir alışkanlık olmalıdır.İki elimiz var ve bir işi yaparken ikisini de kullanmamız gerekir.
- Sınıflarda çocukların materyalleri özenli kullanmasına destek olabilmek için materyaller hep törensel bir havayla taşınır.Bu uygulama çocuğun da yapılan çalışmadan zevk almasına yardımcı olur.
- Materyalle amacı dışında çalışmak isteyen öğrencilere onu rencide etmeden alternatifler sunulur.
- Çalışmada önemli olan sonuç değil,süreçtir.Çocuk süreçten zevk alır ve süreçte öğrenir.(5 yaşındaki bir çocuğun da bir Montessori sınıfında kaşıkla kaptan kaba mercimek aktarması olasıdır,onu başarabiliyor olması bu çalışmayı yapmayacağı anlamına gelmez.Bu materyalle her çalışması çocuk için sonu olmayan bir gelişmedir.)
-Sürece önem verilmesi,o çocuğun çalışmayı bitirmesine önem verilmediği anlamına gelmez.Her çalışmayı çocuğun bitirebileceği derecede ayarlamak gerekir.Küçük çocuklar için materyal hazırlanırken (konsantrasyon sürelerinin kısa olması gözönüne alınarak) kısa sürede tamamlanacak olmasına özen gösterilmedir. (Mercimek aktarma işinde mesela üç dört kaşıkta bitebilecek kadar mercimek,giyinme çerçevelerinde 5 düğme yerine 3 düğme kullanılması gibi)Her çalışmada çocuğun bir işi tamamlama ve başarı duygularını tatması sağlanmalıdır.
IV.BÖLÜM:Son bölüm ise eviçi düzenleme idi.Bu konunun da çok ayrıntısına girmeyeceğim.Çocuğun öncelikle odasından başlayarak ev içinde ona 'bağımsız' hareket edebileceği,kendi ihtiyaçlarını karşılayabileceği alanlar yaratmak işin temel noktası.Bu onu da bir birey olarak kabul etmiş olmanızın bir göstergesi çocuk açısından.Aynı zamanda temel ihtiyaçlarını başkasına bağımlı olmadan karşılayabilmesi ve özgüvenini gerçekleştirmesi için gerekli.Verilebilecek örnek çok:Odasında kullanmak istediği oyuncaklarını,kitaplarını kendi boyuna uygun alanlara yerleştirmek,kıyafetlerini alabileceği boyutta eşyalara yerleştirmek,yatağını kendisinin kullanabileceği bir konuma getirmek,banyoda havlusunu,çöpünü,diş fırçasını kullanabileceği bir yerde bulundurmak,kullanılan her odada çocuk için özel alanlar bulundurmak vs.
Bunlar Hilal Hanımın genelde monolog olarak anlattığı konulardı.(O yüzden onun ağzından yazmaya çalıştım,çok bilmişlik olarak algılanmaz umarım.)Tabii ki hemen hemen bütün sorularımıza verdiği yanıtlar ve diyaloglar da seminerin önemli bir kısmını oluşturuyor.Katılan bütün annelerin ortak kaygısı olan bu sistemi evde nasıl uygularız kısmında da verdiği cevaplarla yol göstermeye çalıştı Hilal hanım.Bu diyaloglardan kendi adıma yaptığım çıkarımlar şöyle:(Bu kısım Hilal hanımın anlattıklarının ve öğrenmeye çalıştığım felsefenin kendi adıma yorumu olacak,altta yazdıklarım yüzde yüz doğru bilgilerdir diyemiyorum o yüzden)
1.Montessori felsefesi herşeyden önce bizim çocuğa bakış açımıza yansımalıdır.Bunun için felsefeyi özümsememiz gerekiyor.İşin 'eğitim' kısmı ise mümkünse okullarda yapılmalıdır.Çünkü ev uygulamaları hem fazla enerji,zaman ve para gerektirir hem de alana hakim olmayı.(Yanlış anlaşılmasın burada evde hiçbirşey yapmayın ya da materyalleri kesinlikle kullanmayın demedi Hilal hanım,vurgulamak istediği bizim herşeyden önce 'anne' olduğumuz,'çocuğumuzun öğretmeni' değil.)
2.Felsefeyi özümsemişsek çocuğumuzun gelişimine destek olamak için evde yapabileceğimiz bir çok etkinlik de vardır.Bunun için illa ki birebir materyalleri ve tüm okul donanımını kullanmak gerekli değildir. (Burada verdiği bir örnek çok güzeldi:Evinize onun boyunda bir lavabo yaptıramayabilirsiniz ancak musluklu bir bidon yerleştirerek suyu rahatlıkla kullanmasını sağlayabilirsiniz.)
3. Montessori felsefesi 'oyun'a karşı değildir.M.MOntessori çocuğun ne şekilde olursa olsun öğrenme sürecini çok önemsediği için daha çok 'çalışma' terimini kullanır.Çocuk meşgul olmaktan hoşlanır.Bizim algıladığımız 'oyun' değildir onun istediği.Gerçek objelerle gerçek hayatı test etmektir. Bunun için yapabileceğimiz ilk şey rol modeli olduğumuz çocuğumuzla tüm hayatı paylaşmak,deneyimlerini zenginleştirmektir.Yani siz çocuğunuzla mutfağınızı,temizliğinizi,çamaşırınızı,alışverişinizi paylaşıyorsanız çocuğun gelişimini destekleyecek pek çok aktiviteyi de yaptırıyorsunuz aslında.
4.(Oyunun olmaması gibi hikayenin de bu felsefede yer almaması yönündeki eleştiriler de çok olduğu için buraya aldım) M.MOntessori'nin küçük yaştaki çocuklar için'hikaye ve masallara' karşı olmasının da döneminin içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti Hilal hanım.O dönemde masallara sık sık konu olan gerçek dışı öğelerin çocuğun gerçekmiş gibi algılamasının zararlı olacağını düşünerek bu görüşü savunduğunu belirtti.
5. Çocuğumuza gelişimine destek sağlamak için yaptıracağınız çalışmalarda da (oyun/aktivite/etkinlik ne dersek diyelim) çocuğa mutlaka seçim hakkı tanınmalı.(Mesela kendisi için hazırladığınız bir aktiviteyi görebileceği bir yere koyup ilgilenmesini beklemek,ya da raflara yapabileceği birkaç aktivite hazırlayıp o an ilgilendiğini seçmesini sağlamak)Öğrenme işini çocuk başlatmalı.
5. Hazırladığımız materyallerin hata kontrolünün olması (yani çocuğun yanlışını buldurmaya ve bunu telafi etmeye yönelik olması) ve konsantresini bozacak öğelerin olmamasına ve çocuğun gelişim seviyesine uygun ölçütte/miktarda hazırlanmasına dikkat etmeliyiz. (Mesela Hilal hanımın gösterdiği bir fotoğrafta iki farklı renkte plastik bardak ve onlarla eşleştirmek için aynı renk çiçekler vardı.Anlatırken bu bardakların dibini çakıltaşı ve bir alçı malzemesiyle ağırlaştıdığından bahsetti.Muhtemelen -yanlış da olabilirim- burada düşünülen şey çocuğun eşleştirme işini yaparken bardakların düşmesini engellemektir diye düşündüm ben.Yani konsantresini bozacak ve işi yarım bırakmasına neden olacak hatalar içermemeli)
6. Çocuğun çalışmaya başladığı anda sessiz kalmalıyız.Hem konsantresini bozmamak hem de çıkan sesleri de duyarak algılarını zenginleştirmek amacıyla.Çocuk aktardığı suyun,mercimeğin sesini de duyabilmeli.Birşeyi ne kadar çok duyu organıyla algılarsa zihinde yaratacağı iz o kadar büyük olacaktır.(Bu felsefeyi ilk okuyan su ve mercimekten ibaret sanacak korkarım,seminerde görsel malzeme bunlar olduğu için aklıma hep onlar geldi yazarken)
7. Yaptığı ne iş olursa olsun sürece odaklanmalıyız,sonuca değil.Yani önemli olan dökmeden kaptan kaba su aktarması değil,bunu yaparken aldığı zevk,bunu tekrarlamakla edindiği deneyim ve kazandığı beceridir.
8.Son olarak -çok detay belki ama- yapılan çalışmalarda (aktarma gibi) soldan sağa yol izlenmesinin nedeninin aslında çoğu pratik hayat çalışmasının yazmaya hazırlık (yazının da soldan sağa gitmesi) olmasını vurguladı Hilal hanım.
Not:İlk bölümde yazdıklarımda yanlışlık olmaması için mümkün olduğunca yorumumu katmadım,seminerde yazdığım cümleleri düzelterek aktardım.Yine de yanlış algılamış,yanlış not almış olabilirim,okuyan arkadaşlar düzeltirlerse sevinirim.
Herkese sevgiler...
13 Nisan 2010 Salı
İstanbul Mostessori Semineri Notları
http://durununsayfasi.blogspot.com
Seminerde konuşulanları kendi yorumlarımı da katarak blogumda paylaşmıştım. Grubun bloguna da eklemek istedik.
Hilal hanım'ın çok kez tekrarladığı bir konu üzerinde durmak istiyorum. "Çocuklarda öğrenme isteği içten dışa doğru gelişir, yetişkinlerin, çocuğun öğrenmesindeki payı çok küçüktür öncelikle bu gerçekle yüzleşmeliyiz" dedi. Ebeveynler tabiki rol model olacak, ona yol gösterecek, uygun ortamlar yaratacak ama onları etkilememiz çok zormuş. Yani empoze edici öğretme bu felsefe içinde yer almıyor, isterse öğreniyor istemezse ısrar edilmiyor.
Yine bence en önemlilerinden biri duyular konusu. 3-6 yaş aralığı duyuların gelişmesindeki en önemli dönem. Duyularımızı hepimiz biliyoruz: dokunma, koklama, görme, tatma ve işitme. Burdaki can alıcı nokta "çocuğumuzu tek duyu üzerinden uyardığımızda öğrenme işleminin daha etkili olduğu". Çoğumuz öğretirken hem anlatma hem gösterme yoluna başvuruyoruz bunun yanlış bişey olduğunu bunun yerine sessizce göstererek öğretmenin daha başarılı olduğunu öğrendik, suyu aktarma çalışması yaparak tecrübe ettik...
"1-3 yaş aralığındaki çocuklar kendi düzenlerini oluşturmak isteyeceklerdir, onlara izin vermeliyiz aksi halde krizler yaşanabilir bunların sonucunda 2 farklı kişilik yaratıyor olabiliriz biri isyankar diğeri içine kapanık, kabullenmiş, çabalamayan." Çocuğunuz bir eşyasını bir yere koymakta ısrar ediyorsa bırakın koysun diyor Hilal hanım, siz neden böyle bişey yaptığını değerlendirmeye, anlamaya çalışın. Mutlaka bir sebebi vardır. Kendisi söylemeden sormamızda istenmeyen bir durum. Sadece geçici bir dönem olduğunu bilmeliyiz, bu dönemi inatlaşmadan geçirmeye çalışmalıyız.
Evimize montessori meteryali almalı mıyız? "Evimize montessori meteryali almak maliyetli olabilir ama alabilirsiniz, bizim sınıflarımızda her materyalden sadece bir tane var ve 16-17 tanede çocuk var" dedi Hilal hanım. Sınıflardaki bu sistem ile çocuklar paylaşmayı ve sabretmeyi öğreniyorlar. Onun yerine evde bulunan benzer eşyaları kullanabileceğimiz söyledi. Örneğin, içiçe geçen saklama kaplarını ters çevirip kule yapabiliyoruz.