Yasal Uyari

Aksi belirtilmedikce bu sitede yayinlanan tum yazilarin ve fotograflarin telif hakki yazarina aittir. Izinsiz yapilan tum alintilar icin hukuki yollarin acik oldugu hatirlatilir.
-----------------------------------------

Tanitim

Bu blog, cok yazarli olup Montessori Egitimi mail grubu uyelerinin yazilarindan olusmaktadir ve Montessori Egitimi ile ilgili yazilar icermektedir. Yazarin ismi (ya da takma ismi) yazinin genelde basinda ya da sonunda yer almaktadir.

Buyuyorum Egleniyorum Ogreniyorum aktiviteleri her iki haftada bir konu degistiren ve uyelerimizin cocuklar ile yaptigi calismalari icermektedir.

Buyrun, hosgeldiniz...


Montessori Bilgisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Montessori Bilgisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2014 Salı

Montessori Eğitim Pedagojisi

Montessori Eğitim Pedagojisini tanımak isteyen ve uygulamaları hakkında az çok fikir edinmek isteyen anne babalar için bir kaç sunum hazırladık.Bu ilk sunumda Etkaca'da yayınladığımız etkinliklerin yanı sıra internette karma montessori uygulamalarından alınan örnek fotoğrafları da kullandık.
Umarım faydalı bir Türkçe kaynak olur.

23 Ocak 2014 Perşembe

Montessori Eğitiminde Çocuk ve Doğanın Önemi

Montessori hakkında detaylı bilgi için linke tıklayınız...
http://burcu-kaan.blogspot.com.tr/

Yazdan kalma etkinliğimizi şimdi yayınlıyorum...

Montessori eğitimine yıllarca emek vermiş olan montessori vakfı başkanı olan Tım Seldın çocuklara doğayı sevdirmenin önemini öyle güzel anlatmış ki,açıkçası bunun üzerine kendim yorum yazmaya çekindim.Tım Seldın'ın kitabından küçük bir bölümü sizlerle de paylaşmak istedim; Çocuklar,keşfetme arzusuyla dünyaya gelirler.Etrafı gözlemlemesi ve doğadaki mükemmel dengeyi hissedebilmesi için onu destekleyin.Çocuğunuzun dünyasının yere yakın olduğunu unutmayın.Hayata onun bakış açısıyla bakın.Bir süre için onun peşine takılın.Bu sırada onun dikkatini çeken herşeyi durup incelemeye hazırlıklı olun, bir uğur böceği ya da bir çiçek olabilir.Bir şeylerin başında oyalanırsa sabırsızlanmayın.Ona ayak uydurun.Çocuklar birilerinin bir şeyler anlatmasından çok,kendileri bir şeyler yaparak daha iyi öğrenirler.Çocuklar sadece etrafındakini öğrenmezler, öğrenmeyi de öğrenirler. Hiç bir kitap,ırmak kıyısındaki büyüleyici dünyayı veya çürümüş bir kütüğün altındakileri yakından görüp incelemek kadar öğretici değildir. Kitaplar ve benzeri materyaller,çocukların etrafındaki uyaranları ve tecrübelerini zihinlerine yerleştirmelerinde yardımcı olur.Fakat öğrenmenin temeli, doğrudan gözlem ve pratik yaparak atılır.

Çocuklar dışarıda olmaktan hoşlanırlar.Etrafta dolaşmaya ağaçlara tırmanmaya, böğürtlen toplayıp at kestanesi biriktirmeye bayılırlar.Ormanda aileleriyle yaptıkları yürüyüşler, dere kenarında oynadıkları oyunlar, sahil boyunca yürüyüş yapıp deniz kabukları aramak, zihinlerinde hayat boyu hatırlayacakları güzel anılar bırakır.

Doğa da Neler Yapılabilir?

Bir ağaç sahiplenin,
Bir sincap takip edin,
Yaprakların üstünde yuvarlanın,
Göl kenarında oturup kazları seyredin,
Yabani çilek toplayın,
Taş toplayın,
Yabani çiçekleri gözlemleyip inceleyin,
Sırt üstü yere uzanıp bir ağacın dallarına bakın,
Rüzgarı dinleyin,
Kuşları yuvalarında seyredin,
Bir kelebeği takip edin,
Gölgeleri gözlemleyin,
Evinizin etrafındaki ağaçların isimlerini öğrenin,
Yaprakların şekillerini inceleyin,
Etraftaki nesnelerin üzerine aydınger kağıdı koyarak kömürle karalama çalışmaları yapın,
Tohum ve çekirdek toplayın,
Bodur ağaçlar arayın,
Çam kozalakları bulun,
Hayvanların ayak izlerini inceleyin,
Çürümüş bir ağaç bulup burada neler yaşadığını keşfedin,
Gözleriniz kapalı olarak bir müddet oturun,
Kuş seslerini dinleyin,
Eğrelti otlarını inceleyin,
Temiz havayı içinize çekin,
Bir dere yatağı keşfedin,
Gölgelik bir yerde piknik yapın,
Kollarınızı açın ve helikopter taklidi yaparak bir tepeden aşağı doğru koşun,
Su birikintilerinde mısır yapraklarını kayık gibi yüzdürün,
Yol boyunca çöpleri toplayın,
Mantar toplayın fakat bunları yemeyin,
Uçurtma uçurun.

Çocuğunuzun,etrafındaki canlıların önemini anlayabilmesi için hayvanları sevdirin hatta mümkünse evcil hayvan besleyin.Hayvanlar çocukların merhamet duyguları aşılamada ve sorumluluk duygusunu geliştirmede çok faydalıdırlar.

Köpeği görür görmez "haav,haavv"demeye başlayıp yanına gitmek istedi fakat birazcık çekinince bende yanına gittim ve anne-oğul köpeği sevdik...Sevmek istiyor ama yaklaşmaya da korkuyor,neyseki sonrasında bu korkusu geçti ve köpeğe cici cici yaptı.

Kaan'ın köprü aşkı,nerde bir körü görse o köprüyü sayamayacağım kadar çok geçiyor,gidiyor geri dönüyor tekrar gidiyor.Bu işlemi tutmasak akşama kadar yapabilir.

Köprüyü geçiyor diye mutluluğa bakar mısınız?

Aramızda tost yada burger olmuş bir oğlumuz var...

Yaşasınnnn doğa,temiz hava ve özgürlük :)

Mutluluktan kanatlanıp uçacak nerdeyse...



Doğanın ve yeşilliğin cezbedici güzelliğinine dayanamayıp önce ayakkabıları, bir süre sonra da çorapları çıkarttık,yeşilliğin keyfini doyasıya sürdük...

Ağaçtan oğlumla birlikte dut topladık,sonra da afiyetle yedik.

Detaylı incelemek için lütfen blogumu ziyaret ediniz
http://burcu-kaan.blogspot.com.tr/2013/05/cocuklarmza-dogay-ve-hayvanlar.html





19 Ekim 2013 Cumartesi

Montessori Ev Düzeni Nasıl Olmalı

Montessori hakkında daha detaylı bilgi almak için linke tıklayınız.
http://burcu-kaan.blogspot.com/search/label/Montessori

Montessoride Çocuklar İçin Ev Dekorasyonu

Montessoride öncelik çocuğun hayatını kolaylaştırmaktır. Çocuğun kullanım alanındaki nesneleri çocuğun boyutlarına uygun olarak düzenlemelidir ki çocuk günlük işlerini ya da ihtiyaçlarını tek başına yardım almadan yapabilsin. Her odada mutlaka çocuğunuza ayrılmış bir alan olmalı ve bu alanda ona ait eşyalara istediği zaman kimseye bağımlı kalmadan ulaşabilmelidir. Tüm bu düzenlemeler sayesinde çocuk daha özgür, mutlu ve hem de özgüveni artmış olacaktır.
Montessorinin mantığını anladıkça ilk işim evimizi gözden geçirmek oldu. Oğlum için yeni düzenlemeler yapmam gerektiğinin farkına vardım. Onun odasında oyuncakları kendisi alabilmesi yada yerleştirebilmesi için açık raflar, onun boyuna uygun masa, sandalye, kendisini incelemesi ve keşfedebilmesi için ayna, aktivitelerini sergileyebilmesi için pano v.s bir çok eksiğimizin olduğunu farkettim. Kıyafetlerini onun ulaşabileceği şekilde düzenlemeliydim. Hatta duvara montunu kendi asabilmesi için onun boyuna uygun askılığı da unutmamak gerek. Mutfakta, oturma odasında, banyoda, antrede oğluma ait köşeler oluşturmaya karar verdim ve hemen iş başına geçtim.Yeni taşındığımız için evde çok eksiğimiz vardı ama hiç sorun değil, şimdilik var olanları oğluma göre düzenleyip eksiklerimizi de en kısa zamanda almalıyız...

Çocuk Odası

Çocuğunuz iki yaşına gelince onu yer yatağında ya da yere yakın alçak bir yatakta uyutmaya devam edin ki yatağa kendisi girip çıkarken rahat edebilsin. Böylece bağımsız hareket edebilme özgürlüğü kazanacaktır. Çocuğunuzun odasını belirli bir noktaya kadar siz döşeyin, geri kalan kısımda çocuğunuzun karakterini ve ilgilendiği konuları yansıtın. Oyuncaklarıyla oynayabileceği alanın yanı sıra etrafı batırmadan çalışabileceği, boyama gibi faaliyetlerini yapabileceği bir masası bulunsun. Faaliyetlerini kolayca asıp gösterebileceği bir panosu olsun. Faaliyetler küçük raflar ve masalarda da sergilenebilir. Müzik her çocuğun hayatının önemli bir parçası olmalıdır. Odaya basit bir CD çalar koyun ve çocuğunuza bu aleti nasıl kullanacağını öğretin. Dağınıklığı önlemek için çok parçalı oyuncakları kapaklı kutularda yada sepetlerde muhafaza edin. Diğer oyuncaklarını ise kutulara doldurmak yerine düzenli bir şekilde raflara yerleştirin. Çocuğunuzun odasında her şey yerli yerinde olursa çocuğunuzda oda için koyduğunuz kuralları kolaylıkla uygular.



Bu resimde vurgulamak istediğim gardolabımız varken oğlumun kıyafetlerini küçük ve daha alçak olan dolaba yerleştirdim,amacım oğlum istediği kıyafetine istediği zaman ulaşabilsin diye.Şimdilik kıyafetlerini dağıtmakla meşgul ama inanıyorum ki bir süre sonra öğrendikçe amacına uygun kullanmaya başlayacaktır.Montessorinin de burda vurgulamak istediği ise çocuk kendi ihtiyaçlarını yardım almadan yapabilmesi için istediği zaman ulaşabilmeli, kendisi giyinip kendisi çıkartabilmeli ve yerine yerleştirebilmelidir.


İşte yer yatağımız...


Bu fotoğrafta dikkat çekmek istediğim nokta ise, normal yatağımız varken yer yatağımızında mevcut olması.Amaç Kaan'ın uyumak için kendi yatağına kolaylıkla çıkabilmesi yada uyandığında kendisi inip yanımıza gelebilmesi.Bu şekilde hem hareket özgürlüğü kısıtlanmamış oluyor,hem de kendi kendine yapabildiği için cesaretlenerek özgüveni artıyor.Yalnız gece normal yatağında yatırıyorum,bunun sebebi gece uykuları daha uzun süreli olduğundan karyolasındaki yatağı çocuklar için kemik gelişimine uyumlu bir yatak.

Kaan 7-8 aylıktan bu yana yer yatağında yatıyor, o zamanlarda montessoriyi bildiğimden değildi tabiki.Oğlum küçüklüğünden bu yana gece uykuları haricinde hiç küçük yatağını sevmedi, gündüz uykularını hep bizim yatağın üzerinde uyurdu.Taaa ki iki kez yataktan düşünce çözümü yer yatağında bulmuştum.Meğerse bilmeden ne kadar doğru bir uygulama yapmışım.

Bu alçak masayı çok önceden oğlum için yaptırmıştım (montessori uygulamaları içimde varmış demek ki :D ) şimdi ufak ufak aktiviteler yapmaya başladı ve masa sandalye alana kadar bu masayı kullanıyor ve çok seviyor masasını.


Oturma OdasıKolay erişebilir raflar ve oyuncak sepetleri çocukların bulundukları odasında bir düzen oluşturmalarını sağlar. Oturma odanızda çocuğunuzun kitaplarını ve oyuncaklarını koyabileceği dolap ve raflar olmalıdır. Yine çocuğunuzun boyuna uygun masa ve sandalyeler onlar çeşitli projeler üzerinde çalışırken faydalı olur. Bu sayede duruş bozukluğu yaşamazlar. Odaya küçük kilim ve battaniyeleri için sepet koyun. Çocuğunuz yerde oynamak istediğinde küçük kilim sererek onun oyun alanını belirlemesinde yardımcı olur.


Oturma odamıza henüz oyuncak rafları yaptıramamış olsakda, elimizdekileri değerlendirerek oğluma bir köşe oluşturmaya çalıştım.Koltuğun minderlerinden Kaan'a özel koltuk, sehpadan da şimdilik geçici olarak oyuncak rafı yaptık.Koltuğun kenarında duran sepetin içindeki ise oyun oynarken halının üzerine serdiğimiz kilimini koyduk.Kaan köşesini öyle çok seviyor ki, hani oğlum koltuğun nerde dediğimizde direk köşesine gidip koltuğuna oturuyor.


Bu fotoğrafı koymamdaki amaç yere serilmiş küçük bir kilimin oyuncakların etrafa saçılmamasını nasıl etkilediğini göstermek istedim.Montessori uygulamalarının tavsiyesi üzerine yere bir kilim sererek oğlumun oyun alanını belirlemesi,tertip ve düzeni öğrenmesi ve en önemlisi de oyuncaklarını ordan burdan toplamak zorunda kalmayışım beni oldukça mutlu etti.

Mutfak

Mutfakta çocuğun boyuna uygun bir masa bulunursa o da sizinle birlikte vakit geçirebilir. İki yaş civarındayken çocuğunuza mutfakta bir bölüm oluşturun. En alt çekmeceye yada ulaşabileceği çekmeceye çatal, kaşık, tabak, bardak ve peçeteler yerleştirin. Buzdolabının en alt rafında meşrubat kutuları, meyveler, sandviç yapmak için malzemeler, onun yemesini istediğiniz yiyecekler v.s kırılmaz kapların içine koyarak bulundurun. İki yaş üzerindeki bir çocuk buzdolabını açıp ihtiyacı olanı alabilir.

Evimizde Kaan'ın en sevdiği oda mutfak, her ne kadar mutfağı sürekli dağıtmaya ben ise toplamaya çalışsamda oğlumun mutfakta benimle birlikte vakit geçirmek istemesi beni mutlu ediyor.Bugünlerde en severek yaptığı iş sandalyeyi mutfak tezgahına yaklaştırarak üzerine çıkıp beni izlemek, bazende yardım etmek...Bende Montessori teyzemizin metodlarına uyarak oğluma ait bir çekmece oluşturdum.17 aylık oğlum için aslında bu uygulamalar henüz erken olduğunu biliyorum ama şimdiden onun alanları belli olsun ki bir düzen oluşsun,şunun şurasında iki yaşımıza ne kaldı :)

Banyo

Çocuklar lavaboya kolayca ulaşabilmelidir. Yardımınız olmadan musluğu açıp kapayabilmeli, diş fırçasına macununa erişebilmelidir. Bunlar için sağlam tahtadan 15-20cm yüksekliğinde platform yaptırabilir ya da temin edebilirsiniz. Havluyu her zaman kolaylıkla ulaşabileceği yere asmayı da unutmayalım.

Antre

Çocuğunuzun ayakkabılarını kolaylıkla alıp koyabileceği ayakkabılık, paltosunu asabileceği askılıklar kullanın.

Kaan'ın ayakkabıları portmantomuzun baş köşesinde ve kaan'ın en kolay ulaşabileceği şekilde yerlerini aldı.Dışarı çıkarken "hadi oğlum ayakkabılarını alır mısın? dediğimde anında hemen alıyor,yere koyarak ayağını içine sokmaya çalışıyor.En kısa zamanda hiç yardım almadan ayakkabısını giyebilmesini umuyorum.

Not: Aslında montessori eğitiminde çekmece yada kapaklı dolaplar olmamalı, herşey çocuğun görebileceği ve ulaşabileceği seviyede olmalı, oyuncaklar açık raflarda renk ve gruplandırma sıralamasına göre dizilmeli gibi bir çok püf noktası var elbette fakat şuan için eldeki imkanları bu şekilde değerlendirdim.

Blogumada beklerim,
http://burcu-kaan.blogspot.com/
Sevgiler...

23 Eylül 2013 Pazartesi

Montessori Kimdir, Nedir?

Son günlerde Montessori'yi sıkça duyar olmuştum. Birçok anne Montessori'dir tutturmuş gidiyorken ben de merak ettim ve araştırmaya başladım. Nedir bu montessori eğitimi, nasıl işler, mantığı nedir? Doğal olarak ilk iş bu konuyu anlatan internet sitelerine, bloglara daldım. Bir de Montessori ile ilgili kendime kitaplar aldım. 

Ben tertip, düzen ve disiplini seven bir yapıya sahibim ve bir anne olarak oğluma da bunları öğretmek istiyorum. Ancak öğretirken de hatalar yapmak istemiyordum. Araştırmalarım sonucunda edindiğim ilk izlenim bu eğitim sisteminin tam da bana göre olduğu yönündeydi. Tam da pozitif disiplini nasıl öğretebilirim diye düşünürken deyim yerindeyse dört ayaküstüne düşmüş ve kendimi bir anda Montessori ile ilgili onlarca sitenin, blogların içinde bulmuştum. Montessori, okudukça araştırdıkça beni cezbetti ve öğrendikçe daha da derinden etkilendim.

Yaptığım araştırmaların sonucunda Montessori ile ilgili topladığım bilgiler ve kendi yorumlarımı bir araya getirip bu yazıda sizlerle paylaşmak istedim. Yazımın devamına geçmeden önce şunu da belirtmek istiyorum; o kadar çok site gezdim ve o kadar çok blog okudum ki beğendiğim ve aklıma yatan bilgileri kaydettim. Bu yüzden size başvuracağınız tek bir kaynak gösteremiyorum. Bunun yerine yaptığım araştırmalara kendi yorumlarımı da ilave edip sizlere sunuyorum. Umarım beğenir ve benim gibi Montessori annelerine katılırsınız.

Montessori Kimdir?

Montessori bir isim aslında… Maria Montessori isimli bir İtalyan bayan profesörün soyadı… Kendi geliştirmiş olduğu bir eğitim "felsefesi" de Montessori Eğitim Sistemi diye biliniyor.

Montessori ile ilgili kitapları okuduğumda aslında Montessori'nin ne kadar trajik bir yaşam öyküsü olduğunu gördüm. Maria Montessori, 1870 yılında İtalya'da doğmuş ve Avrupa'nın en karanlık döneminde İtalya'da yaşayan ve kadın olduğu için eğitim yaşamı boyunca dışlanan fakat bütün bu dışlayıcı tavırlara rağmen eğitimine ısrarla devam edip, İtalya'nın ilk kadın doktoru bir pedagogdur. Daha sonra Roma Üniversitesinde profesörlüğe kadar yükselip öğretim görevlisiyken bu dönemde çok sayıda fakir çocuğu, para almadan tedavi ederek bütün çocukların şaşırtıcı bir potansiyele sahip olarak doğduklarını fark etmiştir.

Roma'da ilk çocuk evini 1907 yılında kurarak, bu eve özel çocukların boyuna uygun küçük tabak, çanaklar yaptırmış. Ellerine göre bıçaklar getirtmiş, marangozlara küçük ebatlarda masa sandalyeler yaptırmıştır. Çocukların kendi çalışma alanlarını belirleyerek onlara küçük halılar vermiş v.s Montessori çocuklara uygun ortamı hazırlayarak ve onları gözlemleyerek bir eğitim sisteminin temelini atmış oldu. Maria Montessori, çocukların gelişim evrelerinden bahseder. Her evrede çocuğun öğrenmeye oldukça duyarlı ve hassas olduğu dönemler varmış. Bu dönemlerde çocuk, içinden gelen doğal bir uyarı veya duyduğu öğrenme gereksinimleriyle, dış etkenlerle zorlanmaksızın öğrenmeye koyulurmuş.

Bugün, Montessori dünya çapında bir saygınlık ve güven kazanmış durumda. Her kesimden annenin ilgisini çekmeyi başaran Montessori, kendi okullarını yaygınlaştırmak için bütün enerjisini harcamış, hatta bu uğurda doktorluk mesleğini de bırakmış. Durup dinlenmeksizin çocukların entellektüel potansiyellerinin değerlendirilmesi adına çalışmış.

Ben de bu vesile ile Montessori teyzemize çocuklarımızı nasıl daha iyi yetiştirebileceğimiz konusunda bizi aydınlattığı için teşekkür etmek istiyorum. Onun metodları sayesinde biz anneler özgüveni yüksek, kendine güvenen, sorumluluk sahibi bir nesli yetiştirmeyi başarmayı umuyoruz.Bir anne olarak, 17 aylık oğluma kendi kendine çatal tutup hiç yardımsız makarna yemeyi öğretebilmişsem, bunda Montessori teyzemizin katkılarını hiçbir zaman göz ardı edemem.

Nedir Bu Montessori?

Montessori'yi tek bir cümle ile özetleyecek olsak bu cümle herhalde “Kendi başıma yapabilmem için bana yardım et” olurdu. Bu sistem ebeveynlere çocuğa saygı duymayı ve her çocuğun kendine özgü bir gelişime sahip bireysel bir kişilik olduğunu ve her çocuğun kendi kapasitesi doğrultusunda öğrenebileceğini öğretir. Bu sistem, çocuklara bağımsız davranış ve düşünceler geliştirmeyi, günlük işlerini kendi başlarına görebilmeyi ve en önemlisi de öz saygı ve öz güvenlerini artırmayı öğretmeyi amaçlar. Montessori ile yetişmiş bir çocuk, sorumluluk bilinci, öğrenme aşkı, pratik zekası ve gelişmiş bağımsız kişiliği ile herkesin takdirini toplayan bir karakter olmaktadır. Montessori'nin en doğru uygulama şekli montessori eğitimi veren sınıflarda yapılmaktadır fakat bu evde öğretilemez demek değildir. Ev ortamında da rahatlıkla uygulanabilir. Yapılması gereken şey çocuklara hoş ve düzenli bir ortam sunarak özgürce çalışıp oynayabilmelerini sağlamaktır, böylelikle çocukların özgüvenlerinin inanılmaz derecede geliştiğini görebileceksiniz. Montessori'deki tertip ve düzen çocukları disiplinli ve bağımsız olmaya teşvik eder.

Maria Montessori, “Kendisinin başarabileceğini hissettiği bir işte çocuğa asla yardım etmeyin” der. Ben de bu sözün çok doğru bir söz olduğuna inanıyorum. Hatta Montessori'yi bilmeden önce de ben bu kuralı sürekli uygulardım, bu sistemle ne kadar doğru yaptığımı bir kez daha görmüş oldum. Oğlumla birlikte yaptığımız aktivitelerde beni en çok mutlu eden şey, oğlumun kendi kendine başardığı şeyleri gördükçe onun o heyecanını paylaşabilmek oluyor. Bir şeyleri başarmanın verdiği hazla ağzı kulaklarında aynı işlemi bıkmadan usanmadan defalarca tekrarladığına çok kez şahit oluyorum. Hemen bir örnek verecek olursam; anneannemizin banyosuna yüksekçe bir eşikten geçerek giriliyor. Kaan Efendi o eşikten çıkabiliyor, fakat yardımsız inemiyordu. Ona birkaç kez kendim yaparak gösterdim ve öğretmeye çalıştım ama bana hiç oralı olmamış gibi gelmişti. Ancak ertesi gün onu banyonun eşiğinde kendi kendine denemeler yaparken buluverdim. Birkaç denemeden sonra bir anda nasıl olduysa cesaretlendi ve eşikten tek başına inmeyi başardı. Bense hiç çaktırmadan izlemeye devam ettim. O eşikten inmeyi öğrendi ya, aman Allah’ım o gece o eşikten kaç kez inip çıktığını artık sayamadım. Yüzünde kocaman bir tebessüm ile hiç yapmadıysa en az 50 kez tekrarlamıştır. O anki heyecanını görmek ve onunla paylaşabilmek inanın paha biçilmez bir duyguydu. Kaan o günden sonra 15cm.lik eşiklerden rahatça inip çıkabiliyor.
Benim oğlum da dahil olmak üzere küçük çocukların en büyük arzusu sanırım bağımsız hareket edebilmektir.Başarmak için çabalarken ne kadar zevk aldığını oğlumun gözlerinde görebiliyorum.

Demem o ki,biz anneler şu koruma kalkanımızı artık kaldırmalıyız,çocuklarımızı sürekli kontrol altında tutarak onlara iyilik yaptığımızı zannederken aslında kişisel becerileni geliştirmesine engel oluyoruz. Biz çocuğumuza balığı tutup önüne koyarsak, o çocuk asla balık tutmayı öğrenemez. Önce ona balık tutmayı öğretmeliyiz ki çocuklarımızı cesaretlendirmeliyiz. Montessori felsefesinin özünde bu sözün yattığını bir kez daha anlamış bulunmaktayım.
Montessori hakkında detaylı bilgi için:
http://burcu-kaan.blogspot.com/2013/03/montessori.html

16 Mart 2013 Cumartesi

Cocuklarin Potansiyeli

Bir egitmenin cocuklardaki olaganustu potansiyelini fark etmesi cok onemlidir ve bu potansiyeli gercege donusturmek yine egitmenin gorevidir. - Frank Leto (Muzik konusunda uzmanlasmis Montessori egitmeni)
 "It's important for the educator to see the children have incredible potential and it's the educator's job to bring that potential to reality." - Frank Leto (Montessori Educator, specialized in music)

15 Şubat 2013 Cuma

Cocuklardaki Duyusal Fazlara dikkat ! (Sensible Phasen)

Dun gece turkcesı Harika cocuk nasıl yetıstırılır olarak cevrılmıs olan Tim Seldinin kitabını almancasından  okurken Cocuklardakı Duyusal fazların ne kadar onemlı oldugunu ve evde kendı yaptıgım hataları farkettım.

Okuduklaırmı cevırıp kıtabı alamayanlar ıcın kaydetmek ıstedım. kıtaba ulasabılenler ıcın mutlaka kıtabı okumalarını tavsıye ederım.

Montessoriye göre Cocuklardakı Duyusal Fazlar ıcın http://sudagidan.blogspot.ch/2013/02/duyusal-fazlar-montessoriye-gore-egitim.html  adresındekı notları okuyabılırsınız.

31 Ağustos 2012 Cuma

İyi ki doğmuş!

Merhaba arkadaşlar,
Bugün Maria Montessori' nin 142. doğumgünü. 31 Ağustos 1870.
Oğlum, bu sene ilkokul 1. sınıfa başlayacak.  Tam 10 gün sonra... Minicik bir ana kuzusuydu oğlum ben Montessori felsefesini ev okulumuzda uygulamaya karar verdiğimde. Çok katkısı oldu. İlkokulda da Onu desteklemeye devam edeceğim. Yakında yeni bebeğimizi kucağımıza alacağız. Çok daha farkında olarak; Onunla da aynı yollardan geçeceğiz.
Google bile buna yer vermişken; bizlerin ve çocuklarımızın hayatlarını bu kadar olumlu yönde değiştirip, kişiliklerinde güzel izler bırakılmasına vesile olan bu kadını kısacık da olsa anmak istedim. Yaz rehaveti üzerimizde kalktıktan sonra, yine güzel paylaşımlarımla blogumuzun renklenmesi dileğiyle.
Sevgiler,
ElfAna - alpiharikalardiyarinda.blogspot.com


23 Nisan 2012 Pazartesi

BBC Maria Montessori Belgeseli

Bir BBC belgeseli olan ve NTV'de yayınlanan Olağanüstü Kadınlar programının 8. bölümü olan Montessori eğitim sisteminin kurucusu Maria Montessori'nin hayatı.



Ayşe (32)
Yahya (6)
Zeynep (2,5)

21 Haziran 2010 Pazartesi

EVDE MONTESSORİ SEMİNERİ/13 HAZİRAN

Esra&Ece
http://esracemilece.blogspot.com/


Sevgili Nuran'ın çabaları sayesinde Hilal Hanımın geçen Mart ayında düzenlemiş olduğu seminerin ikincisi yapıldı geçtiğimiz haftasonu.İlkinde ağırlıklı olarak felsefeyi,felsefenin ilkelerini ve okullarda uygulanış şeklini konuşmuştuk.Bu seminerde de 'biz anneler olarak evde neler yapabiliriz'i konuştuk ve Hilal hanım evde yapılabilecek etkinliklere çok dar zamanda birsürü şey sığdırarak hepimizde çok hoş fikirler uyandırdı yine..Öncelikle hem Nuran'a hem de Hilal hanım'a teşekkürler bir kez daha..

Etkinliklere geçmeden önce konuşmanın farklı yerlerinde değindiği 'etkinlikleri nasıl uygulamalı,ne zaman, ne yapmalı' bölümlerinden (çoğu Hilal hanımın dilinden ama bazı yerlerde kendim yorumlamış da olabilirim) bazı notlar:

* Hepimiz öncelikle anneyiz,onların öğretmeni değiliz..Bu yüzden etkinliklerde öncelikli amaç iki tarafın da işi zevk alarak yapması.Bu durum söz konusu değilse zaten yapılan iş amacına ulaşmayacaktır.

* Belli bir düzen içeren yapılandırılmış çalışmalar için acele etmemek gerekir.2 yaşından küçük bir çocuk için annesiyle doyasıya oynamak,bol hareket edebilme ve çevreyi tanımasına olanak sağlayan oyunlar en güzel etkinliklerdir.Bu dönemde çocuk için bir etkinlik yapılandırmaktansa,uygun uyaranların bulunduğu bir çevrede kendi bulduğu bir oyuna spontane olarak dahil olmak daha iyi sonuç verecektir.Bu yüzden Montessori aktivitelerinin büyük çoğunluğu 2,5 yaştan başlatılır.

*Yine erken dönemler için,ancak yeterince hareket etme ihtiyacı doyurulmuş çocuk bir işin başında dakikalarca oturabilir.Yapılacak etkinlikler çocuğun dönemi ve o anki ihtiyaçları gözönüne alınarak hazırlanmalıdır.(Burada çocukları çok erken yaşta masa ve sandalyeye hapsettiğimizden bahsetti Hilal hanım.2-3 yaş çocuğunun öncelikli oyunlarının taşla,kumla,suyla oynanabilecek fiziksel etkinlik anlamında onu doyurabilecek oyunlar olması gerektiğini vurguladı.Bu konuyla ilgili olarak şöyle bir örnek verdi:2-3 yaş döneminde bir çocuğun çizgi birleştirme için etkinlik kitabına ihtiyacı yok.Bunu bir açık alana dikeceğiniz çıtaların arasını iple geçerek de yapabilir.)

*Çocuk gelişiminde belli oranda telafi olabilse de tam anlamıyla geri dönüş yok bunu asla unutmamalı! Çocukluk döneminde yaşaması gereken deneyimleri yaşayamadıktan sonra tüm renkleri biliyor olmasının önemi yok.Birçok kişiye göre onun zekasının ispatı olarak görülebilecek birçok bilişsel edinimi (bilgisayar kullanma gibi) engellenmemiş her çocuk zaten zamanı gelince başaracaktır,ama çocukluk döneminde edinilmesi gereken duyusal becerilere dönüş yok..

* Anne, çocuğun yaşamsal becerilerin tamamını öğrenirken ilk model aldığı kişi..O yüzden çocuğunuzun her an sizi gözlemlediğini ve gözlemlediği olayın tüm aşamalarını beynine kaydetme işiyle uğraştığını unutmamak ve bu nedenle hayatı bir parça YAVAŞLATMAK gerekli..

*Montessori EĞİTİMİ herşeyden önce bir okul eğitimidir.Montessori etkinliklerinin yapılandırılmasında geçerli olan kurallar -çocuğun düzen kavramını da öğrenmesi amacının yanında- daha çok bir sınıf düzeni ve dinamiği oluşturulmak üzere planlanmıştır.Bir etkinliğin yere halı serilerek başlaması,materyalin yerinden belli bir düzen içinde alınıp,güvenli bir şekilde taşınması,etkinliğin bitirilmesinden sonra bir diğer çocuğun kullanabileceği düzen ve temizlikte bırakılması büyük ölçüde sınıf düzenine yöneliktir.Bu nedenle ev uygulamalarında mutlaka esneklik olacaktır.

*Etkinlikleri uygularken 'basitten karmaşığa' ilkesi ve çocuğun dönemsel özellikleri gözardı edilmemelidir.'Kaptan kaba aktarma çalışması'nda elle transferi yeterince yapmamış bir çocuktan kaşıkla transfer etmesi beklenmez.(Siz eline kaşık verseniz de o bir iki denemeden sonra elle transfere yönelecektir)

*Tüm çalışmalar soldan sağa yapılır (yazmaya hazırlık) ama kaptan kaba aktarma çalışmalarında dolu kap sağda bulundurulup,sağdan başlanır. (Çocuk solak değilse)

* Etkinliğe başlamadan önce hiç konuşmadan bir kere yaparak (abartısız yüz mimikleri de kullanarak) göstermek çocuğun konsantre olmasını sağlamaya yöneliktir.

*Sunumlar sırasında (solak değilseniz) çocuk sağda oturur.Amaç çocuğun elimizi değil,çalışmanın ayrıntılarını görmesidir.

*Biz HERŞEYİNDEN önce çocuğun güvenliğinden sorumluyuz.Bu nedenle yapılacak tüm etkinliklerde çocuğun güvenliğini tehdit edebilecek unsurlar minimuma indirilmeli,gerekli tedbirler alınmalıdır.Tepsi aktivitelerinde tepside kullanılacak cam ve porselen malzemelerin altına kaydırmaz yapıştırılması,sivri uçlu materyallerin bir tabak içinde taşıttırılması ve çocuğa sivri tarafı mutlaka avuçiçine gelecek şekilde tutturulması,her materyalin iki elle taşınması buna yöneliktir.

10 Haziran 2010 Perşembe

Montessori Okulu tecrübelerimiz

Asağıda linklerini verdiğim üç yazım, Kıpırcan'ın yuvaya gittiği iki sene boyunca hem klasik (play-based) hem de Montessori okullarındaki tecrübeleri ve benim ebeveyn olarak gözlemlerimi içeriyor. Yazı klasik ve Montessori yuvalarını karşılaştırmanın yanı sıra oğlumun mizacının etkilerini de göz önünde bulunduruyor. Özellikle Türkiye'de yeni bir Montessori Okulu oluşumunun temellerinin atıldığı bu günlerde, bu yazı kafanızdaki sorulara nasıl ve nerede cevap aramanız gerektiği konusunda yol gösterir umarım.

Montesori Okulu Tecrübelerimiz - Bölüm I

Montesori Okulu Tecrübelerimiz - Bölüm II
Montesori Okulu Tecrübelerimiz - Bölüm III

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Düzen

Maria Montessori'nin duyarlılık dönemi diye adlandırdığı dönemlerden biridir düzen."Çocuğun düzene karşı son derece duyarlı olduğu aşama, önemli olduğu kadar esrarlı da bir aşamadır."(M. Montessori, Annelik Sanatı, sf.77). Bu duyarlılık çocukta bir yaşındayken başlar, iki yaşında en üst düzeye ulaşır ve üç yaşında da yavaş yavaş yok olur. İki yaş sendromu diye de adlandırılan dönemin temelinde yatan en önemli neden ebeveyinlerin bu durumun farkına varamamalarından dolayı nedensiz ağlamaların devam etmesidir.(David Gettman, Basic Montessori, sf.7)

Kızım da son iki aydır belirgin bir şekilde farklı bir düzen tutkusu ile hareket ediyor. Öyleki krizler yaşıyoruz çoğu zaman... Seçimi kendisine bıraktığımda, ya da kızım sen ne yapmak istiyorsan oyle yap dediğimde bile kriz devam ediyor. Bazen yatağının üzerindeki battaniyeyi düzeltmek istiyor. Benim düzelttiğimi beğenmiyor öyle değil deyip kızmaya başlıyor. Nasıl peki o zaman kızım diyorum. Anlatamıyor tabii. Ucunu tuuutttt! diyor ve başlıyor ağlamaya...Başka bir zaman da kitap rafına ters konulmuş kitabı alıp düzeltebiliyor. Oyuncak bebek arabasının bebek düşmesin diye yapılmış kumaş olan ön korumasını düzeeellltt diye krize girip nasıl düzelteyim kızım dediğinde de anlamadığım için olay uzayabiliyor. Sen düzelt kızım dediğimde de krizi çözmeye yetmiyor. Bebeğin içerisine oturtulması bile yanlış olabiliyor ona göre...

"Çocuk ruhunda onu seven büyüklerin bilmediği derinlikler vardır. Görmüşüzdür hep çocuklar durup dururken ağlamaya başlarlar, avutmak için ne yapsanız boştur. Bu bile, çocuğun karşılanması gereken gizli ihtiyaçlarının olabileceğinden kuşkulanmamızı gerektirir sanırım." İki yaşındaki bir çocuk düzensizliği büyüklerin gözüne çarpmayan ayrıntılara varıncaya dek seziyor, farkediyor." "Bir şeyin yerinde olmayışı onun için bir çeşit dürtü, bir faaliyet çağrısı. Bununla da kalmıyor elbet. Düzen, gerçekleştiğinde mutluluk yaratan yaşam ihtiyaçlarından biri."(M. Montessori, Annelik Sanatı, sf.80 )

Ben de Derin'in demek istediğini daha net anlamaya çalışarak, bazen de doğru yöntemin bu olmadığını bilerek başka oyunlara yönlendirerek (ki itiraf edeyim bu yöntem artık çalışmıyor eskisi kadar, büyüdün artık kızım:) durumu çözmeye çalışıyorum. Onun düzenine saygı göstermeye çabalıyorum. Dediğini sonuna kadar anlamaya çalışıyorum. Bazen de tüm bunlar işe yaramayınca kızım biraz sakinleşince tekrar konuşalım olur mu deyip, güvenli bir ortamda onu bırakıyorum. Bizde geç başlayan bu dönem de geçecek önemli olan düzen kavramına saygı göstermek ve bu duyarlılık dönemini de hakkıyla tamamlamak...

"Duyarlılık dönemleri ruhsal olgulara dayanır. Bunlar bilincin temelini atan sezi ve dürtülerdir. Bunlar ruhsal gelişimin temelini oluşturan ana ilkeleri doğuran kendiliğinden gelme enerjilerdir. Böyle bir şey olduğu zaman çocuk büyük bir huzursuzluk içine düşüyor ve giderek bir hastalık görüntüsü kazanan ve dediğimiz engel ortadan kalkmadıkça ne yapılsa sürüp giden bir huysuzluk nöbeti başlıyor. Engel ortadan kaldırılır kaldırılmaz da hem huysuzluk hem de rahatsızlık silinip gidiyor." (M. Montessori, Annelik Sanatı, sf. 83)

Bu durumda önerilen en temel durum, etrafındaki dünyanın düzenli olması. Dış düzen olarak yapılabilecekler, mobilyaların, oyuncakların, kıyafetlerin hep aynı yerlere konulması, aynı günlük rutinleri izlemek, yemek yeme saatleri, ebeveynlerin evden çıkış giriş saatleri, banyo saatleri gibi. Kızımda benim hamilelik iznine ayrılmamla birlikte bu bağlamda da farklı davranışlar oluştu. Daha önce hep belli bir saatte işe gider ve gelirdim. Şimdi sürekli evde olmam, olan düzenimizi biraz bozdu. Ben evdeysem öğle uykusuna yatmak istememesi, yeme düzeni, daha önce düzenli olan banyo yapma alışkanlığının benim büyümemle birlikte sekteye uğtaması gibi durumlar ortaya çıktı. Defne gelmeden bu durum için de hemen yeni bir düzen olşturmam gerekli...Eğer hiçbir sebep yokken kriz çıkabiliyorsa, muhakkak bizim dikkatimizden kaçan bir düzen bozukluğu oluşmuştur. Bizim için çok önemsiz bir konu olabilir ama bu çocuklarımızın yaşamı anlamasındaki tutarlıl yapıtaşlarından birini oluşturur. (David Gettman, Basic Montessori, sf.8)

Yukarıda da anlattığım gibi bizde de farkına varmak ve engelleri ortadan kaldırmak her zaman çok kolay olmuyor ama elimizden geleni yapıyoruz. Duyarlılık dönemlerini doya doya yaşamanı sağlamak en büyük isteğim.

"İnsanoğlu yaşamında kendisini nasıl yöneteceğini çocukluğunda öğrenir. Bu doğrultudaki ilk buyruk, doğa tarafından düzenle ilgili duyarlılık döneminde verilir...Zeka hiç yoktan oluşmaz, zeka çocuğun duyarlılık dönemlerinde attığı temeller üzerine kurulur." (M. Montessori, Annelik Sanatı, sf.82 )

Sedef & Derin (22 ay)
http://www.akifamily.com

14 Nisan 2010 Çarşamba

Montessori Semineri/ İstanbul/ 27.03.2010

Esra&Zeynep Ece (23 ay)
http://www.esracemilece.blogspot.com

(Bloğumda paylaşmıştım,sevgili Esra'nın hatırlatması üzerine buraya da kaydediyorum.)

I.BÖLÜM:
Seminerin ilk bölümünde genel olarak Montessori felsefesinden ve Maria Montessori'nin hayatından bahsetti Hilal Hanım.Bu kısma çok ayrıntılı girmeyeceğim; zaten felsefeyi tanımaya çalışan herkesin karşısına ilk çıkan bilgiler.Montessori felsefesinin ana hatları için Annelik Sanatı ,M.Montessori'nin hayatı ve materyallerle ilgili daha kapsamlı bilgi edinmek için Emel Çakıroğlu Wilbrandt'ın Çocuk Eğitim Sanatı kitabı güzel kaynaklar.
Felsefeyle ilgili olarak değindiği iki nokta çok güzeldi;
1.'Çocuk yetiştirilmez,yetişir.' Yani Montessori felsefesi yetişkin temelli bir süreç değildir.Bizim yapmamız gereken ona uygun ortamı hazırlayıp,yol göstermek sadece.Maria Montessori sisteminin çocuk temelli olduğunu pek çok sözünde de vurguluyor zaten..'Çocuğu çalıştım,çocuğun bana verdiklerini aldım'..Yetişkin için yapılabilecek en güzel şey çocuğu izlemek ve sadece ihtiyaç duyduğunda destek olmak.Çocuk açısından en güzel karşılığı 'Gölge etme başka ihsan istemem'...
2. Çocuk (o dönemde pek çok eğitim felsefecisinin savunduğu gibi) 'boş bir levha' değildir..Sahip olduğu potansiyelle dünyaya gelir,bu potansiyeli geliştirmek için çaba sarfeder...Siz engel olmadığınız ve ona uygun ortamı sğladığınız sürece kendini gerçekleştirmeye devam edecektir.
II.BÖLÜM:İkinci bölümde Montessori felsefesinin çok önem verdiği,gözlemlenmesi ve uygun bir çevreyle desteklenmesi gereken 'Çocuğun Eğilimleri'nden bahsedildi..Montessori'ye göre çocuğun eğilimleri:
1. Normalleşme: Bundan kasdedilen 'ideal çocuk' olma değildir tabii ki..Çocuğun doğuştan getirdiği potansiyeli ile varolan yaşam koşullarını birleştirerek kendisini gerçekleştirmesidir.Montessori'ye göre normalleşmiş çocuk bazı özellikler gösterir:Düzenlilik tutkusu,çalışma tutkusu,ani konsantrasyon,bağımsızlık ve girişimcilik,yardımlaşma,yaptığından zevk alma,neşe bunlardan bazıları.Kendisine uygun ortam ve destek sağlanan çocuk bu özellikleri kazanıp normalleşirken,engellenen ve kısıtlanan çocuk bu engellenmeyi huzursuzluk olarak aksettirecek ve gelişimini tamamlayamayacaktır.
2. Hareket eğilimi:Çocuğun en önemli ihtiyacı özgürlük ve hareket ihtiyacıdır..Bir çocuğun istediği zaman hareket etme hakkı vardır ve bu elinden alınamaz..Engel olmak çocukta uyumsuzluk,hiperaktivite gibi sorunlara neden olur.Bu nedenle Montessori eğitim sisteminde eğitim ders saatlerine bölünmez ve çocuk bir çalışmayı bırakmak ya da ara vermek istediğinde engellenmez..Öğrenmeyi başlatan da bitiren de çocuğun kendisidir.
3. Duyuların hassaslaştırılması: Montessoride kullanılan materyallerin herbiri duyuların hassaslaştırılması amacına hizmet eder.İki elin birarada kullanılması ve mümkün olduğunca parmakların çalıştırılması da buna dayanır..Her iki elimizin işaret ve orta parmağından beyne aracısız giden sinirler vardır,ilk 6 yaşta bunu ne kadar kullanırsa beyin gelişimi o kadar artar..Mesela çocukların dikkati 2 yaş civarında minik objelere ve ayrıntılara yoğunlaşır,(bunu 2 yaş civarı bebeği olan her anne gözlemlemiştir zaten)bu dönemde bunun desteklenmesi gerekir..Boncuk gibi küçük nesnelerle (yetişkin gözetiminde) oynatılması (boncukları küçük bir deliktetn geçirme) bu amaca hizmet eder.Küçük nesnelerle çalışma çocuğa aynı zamanda ayrıntıyı görme,olayı detaylandırma gibi özellikler kazandırır.
3. Sosyalleşme: 3-6 yaş döneminin en temel ihtiyaçlarından biridir.Montessori sınıf faaliyetleri bu açıdan çok eleştirilir aslında ama Montessori sınıflarında materyallerin çoğu tek başına çalışmaya yöneltse de sosyalleşmenin desteklenmesi için de çalışmalar yapılır.Birlikte kahvaltı masası hazırlama,toplama,temizlik,çember faaliyetleri,yardım,iki kişiyle yapılan karşılıklı eşleştirmeler çocuğun bu yönünü desteklemeye yöneliktir.Bu konuda ailelere de düşen önemli görevler vardır.Sadece sinemaya,tiyatroya götürmek olarak algılanmamalıdır bu.Çocuğun tüm yaşamsal faaliyetlere ortak edilerek sosyalleşmesi sağlanmalıdır..Alışverişe listenin hazırlanmasından alınanların eve taşınmasına kadar çocuğun ortak edilmesi buna örnek olarak verilebilir..Çocuğun gündelik hayatında sonucunu gördüğü herşeyin süreç kısmının gösterilmesi de sosyalleşmesine destektir aslında.(Bu konuda kendi okullarının yaptığı gezilerden bahsetti Hilal Hanım)Hertürlü iş koluna ait alanların çocuğa gösterilmesi,matbaa,fabrika,geridönüşüm tesisi gibi yerlere yapılan geziler çocuğun sosyal hayatını zenginleştirir.
4.Konsantre olma (Dikkatin polarizasyonu):Montessori materyallerinin en öneml özelliklerinden birisi de konsantrasyonu sağlama ve bunu arttırmaya yönelik olmasıdır.Bu nedenle her materyalin yöneldiği bir duyu,sağlaması gereken bir amaç vardır.Aynı şekilde materyallerin sadeliği ve düzlüğü de dikkatin dağılmasını engellemeye yöneliktir.Dışarıdan müdahaleyi minimuma indirebilmek için her materyalin de kendi içinde hata kontrolü vardır.(Klasik materyallerde varolduğunu bildiğimiz bu hata kontrolleri pratik hayatla ilgili yapılan çalışmalarda da bulunur.Mesela mercimekle kaptan kaba aktarma çalışmasında altına konulan tek ve koyu renkli tepsi bu materyalin hata kontrolüdür.Çocuk tepsiye dökülen mercimek tanelerini koyu renk sayesinde rahatlıkla bulabilir.Ucu mıknatıslı bir çubuk yardımıyla makarna dolu bir kabın içinde bulunan metal parçaları çıkarma aktivitesinde hata kontrolü, bulunacak olan metal nesnelerin resimlerinin bulunduğu bir karttır.Çocuk çıkardığı her metal nesneyi karttaki resmiyle eşleştirir.Sulu çalışmaların hata kontrolü, tepside varolan süngerdir.Çocuk dökülen suyu süngerle silerek hatasını telafi edebilir.)
III.BÖLÜM:Üçüncü bölümün konusu sınıf düzeniydi.Bu konunun girişinde Hilal Hanımın söylediği bir söz çok hoşuma gitti benim: 'Okul içerisinde yapacak çok iş var,herkes çok meşgul ama hiç ittirmece yok,acele yok' Gerçekten de Montessori sınıflarından izlediğim bazı video görüntülerinde en çok dikkatimi çeken şeydi bu:Herkes meşgul ama o kadar sakin ki,çocuğun adımlarına göre ayarlanmış bütün dünya,onun yapabilme hızında...Sanırım en çok da bu ayarlamayı eksik yapıyoruz biz...Sınıf düzeni konusunda değinilenler şöyle:
1. Çalışma alanının oluşurulması: Montessori sınıflarında iki çalışma alanı vardır.Birincisi yerde varolan halının üzerine serilmiş bir kilim/küçük halı,ikincisi masa.Masadaki aktiviteler ya tepsilerde ya da saman kağıtların üzerinde yapılır.Bu uygulamaların birinci amacı çocuğun çalımasının çerçevesini çizmek ve konsantrasyonunu sağlamaktır.İkinci amacı ise çocuğun hangi alanlar içinde özgür olduğunu bilmesini sağlamaktır.Gerçek hayatta da sınırsız özgürlük yoktur,başkasının özgürlüğünün başladığı yerde sizin özgürlüğünüz biter.
2. Her çalışmadan bir tane olması: Çocuğun irade kontrolünün geliştirilmesine yöneliktir.Bunun yanında kimsenin bir materyalle olan çalışması (bir tane materyal olması gerekçesiyle) sınırlandırılamaz.Çünkü çocukların çalışma süreleri arasında birysel farklılıklar vardır.Kimi çocuk bir materyali bir kez tamamladıktan sonra kaldırır,kimisi defalarca tekrar eder.
3. Karma yaş uygulaması: MOntessori sınıflarında yaş sınırlamasının olmamasının temelinde de yine her bireyin gelişiminin farklı olması vardır.Materyaller basitten karmaşığa,kolaydan zora doğru sıralama gösterir ama bir çocuk merak ettiği her materyale dokunabilir.Gerekli gelişim evresine gelmişse zaten o materyalle doğru olarak çalışabilecektir.Çalışamazsa büyüklerden alacağı yardımla materyali kaldırır.Karma yaş uygulamasında yaşça büyük çocuklar,küçüklere de model oluşturur.
4. Ödül ve cezanın olmaması: Ödülün sınıf ortamında kullanılması çocuklar arasına yarışma güdüsü,kıskançlık ve kıyaslamaya neden olacağı için Montessori sisteminde kullanılmıyor.Bir çocuğu yaptığı iş için överken aynı işi henüz başaramamış olan çocuğu da rencide etmemek gerekiyor.Tabii ki ev ortamında hiç kullanlmaması mümkün olamaz.Ama anlamını kaybetmemesi için abartmadan,o hareketini neden beğendiğinizi açıklayarak ve ucu açık sorular sorarak yapmak gerekiyor.Çocuğu överken,ona 'harika bir çocuksun sen' derken, altta yatan mesaja (sen mükemmelsin hata yapamazsın)dikkat etmek gerekiyor.Bunun yanda ödülün kullanılmamasındaki önemli bir amaç da çocuğun hiçbir karşılık beklemeden kendi çalışmasından,başarısından zevk almasını sağlamak.
5. Materyallerin kullanımı: -Materyallerin sınıf içinde kullanımı mutlaka iki elle taşınarak yapılır.Bunda iki amaç vardır:Birincisi kaza riskini en aza indirmek,ikincisi duyuları zenginleştirmek.Bu aslında tüm hayatımıza yaymamız gereken bir alışkanlık olmalıdır.İki elimiz var ve bir işi yaparken ikisini de kullanmamız gerekir.
- Sınıflarda çocukların materyalleri özenli kullanmasına destek olabilmek için materyaller hep törensel bir havayla taşınır.Bu uygulama çocuğun da yapılan çalışmadan zevk almasına yardımcı olur.
- Materyalle amacı dışında çalışmak isteyen öğrencilere onu rencide etmeden alternatifler sunulur.
- Çalışmada önemli olan sonuç değil,süreçtir.Çocuk süreçten zevk alır ve süreçte öğrenir.(5 yaşındaki bir çocuğun da bir Montessori sınıfında kaşıkla kaptan kaba mercimek aktarması olasıdır,onu başarabiliyor olması bu çalışmayı yapmayacağı anlamına gelmez.Bu materyalle her çalışması çocuk için sonu olmayan bir gelişmedir.)
-Sürece önem verilmesi,o çocuğun çalışmayı bitirmesine önem verilmediği anlamına gelmez.Her çalışmayı çocuğun bitirebileceği derecede ayarlamak gerekir.Küçük çocuklar için materyal hazırlanırken (konsantrasyon sürelerinin kısa olması gözönüne alınarak) kısa sürede tamamlanacak olmasına özen gösterilmedir. (Mercimek aktarma işinde mesela üç dört kaşıkta bitebilecek kadar mercimek,giyinme çerçevelerinde 5 düğme yerine 3 düğme kullanılması gibi)Her çalışmada çocuğun bir işi tamamlama ve başarı duygularını tatması sağlanmalıdır.
IV.BÖLÜM:Son bölüm ise eviçi düzenleme idi.Bu konunun da çok ayrıntısına girmeyeceğim.Çocuğun öncelikle odasından başlayarak ev içinde ona 'bağımsız' hareket edebileceği,kendi ihtiyaçlarını karşılayabileceği alanlar yaratmak işin temel noktası.Bu onu da bir birey olarak kabul etmiş olmanızın bir göstergesi çocuk açısından.Aynı zamanda temel ihtiyaçlarını başkasına bağımlı olmadan karşılayabilmesi ve özgüvenini gerçekleştirmesi için gerekli.Verilebilecek örnek çok:Odasında kullanmak istediği oyuncaklarını,kitaplarını kendi boyuna uygun alanlara yerleştirmek,kıyafetlerini alabileceği boyutta eşyalara yerleştirmek,yatağını kendisinin kullanabileceği bir konuma getirmek,banyoda havlusunu,çöpünü,diş fırçasını kullanabileceği bir yerde bulundurmak,kullanılan her odada çocuk için özel alanlar bulundurmak vs.
Bunlar Hilal Hanımın genelde monolog olarak anlattığı konulardı.(O yüzden onun ağzından yazmaya çalıştım,çok bilmişlik olarak algılanmaz umarım.)Tabii ki hemen hemen bütün sorularımıza verdiği yanıtlar ve diyaloglar da seminerin önemli bir kısmını oluşturuyor.Katılan bütün annelerin ortak kaygısı olan bu sistemi evde nasıl uygularız kısmında da verdiği cevaplarla yol göstermeye çalıştı Hilal hanım.Bu diyaloglardan kendi adıma yaptığım çıkarımlar şöyle:(Bu kısım Hilal hanımın anlattıklarının ve öğrenmeye çalıştığım felsefenin kendi adıma yorumu olacak,altta yazdıklarım yüzde yüz doğru bilgilerdir diyemiyorum o yüzden)
1.Montessori felsefesi herşeyden önce bizim çocuğa bakış açımıza yansımalıdır.Bunun için felsefeyi özümsememiz gerekiyor.İşin 'eğitim' kısmı ise mümkünse okullarda yapılmalıdır.Çünkü ev uygulamaları hem fazla enerji,zaman ve para gerektirir hem de alana hakim olmayı.(Yanlış anlaşılmasın burada evde hiçbirşey yapmayın ya da materyalleri kesinlikle kullanmayın demedi Hilal hanım,vurgulamak istediği bizim herşeyden önce 'anne' olduğumuz,'çocuğumuzun öğretmeni' değil.)
2.Felsefeyi özümsemişsek çocuğumuzun gelişimine destek olamak için evde yapabileceğimiz bir çok etkinlik de vardır.Bunun için illa ki birebir materyalleri ve tüm okul donanımını kullanmak gerekli değildir. (Burada verdiği bir örnek çok güzeldi:Evinize onun boyunda bir lavabo yaptıramayabilirsiniz ancak musluklu bir bidon yerleştirerek suyu rahatlıkla kullanmasını sağlayabilirsiniz.)
3. Montessori felsefesi 'oyun'a karşı değildir.M.MOntessori çocuğun ne şekilde olursa olsun öğrenme sürecini çok önemsediği için daha çok 'çalışma' terimini kullanır.Çocuk meşgul olmaktan hoşlanır.Bizim algıladığımız 'oyun' değildir onun istediği.Gerçek objelerle gerçek hayatı test etmektir. Bunun için yapabileceğimiz ilk şey rol modeli olduğumuz çocuğumuzla tüm hayatı paylaşmak,deneyimlerini zenginleştirmektir.Yani siz çocuğunuzla mutfağınızı,temizliğinizi,çamaşırınızı,alışverişinizi paylaşıyorsanız çocuğun gelişimini destekleyecek pek çok aktiviteyi de yaptırıyorsunuz aslında.
4.(Oyunun olmaması gibi hikayenin de bu felsefede yer almaması yönündeki eleştiriler de çok olduğu için buraya aldım) M.MOntessori'nin küçük yaştaki çocuklar için'hikaye ve masallara' karşı olmasının da döneminin içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti Hilal hanım.O dönemde masallara sık sık konu olan gerçek dışı öğelerin çocuğun gerçekmiş gibi algılamasının zararlı olacağını düşünerek bu görüşü savunduğunu belirtti.
5. Çocuğumuza gelişimine destek sağlamak için yaptıracağınız çalışmalarda da (oyun/aktivite/etkinlik ne dersek diyelim) çocuğa mutlaka seçim hakkı tanınmalı.(Mesela kendisi için hazırladığınız bir aktiviteyi görebileceği bir yere koyup ilgilenmesini beklemek,ya da raflara yapabileceği birkaç aktivite hazırlayıp o an ilgilendiğini seçmesini sağlamak)Öğrenme işini çocuk başlatmalı.
5. Hazırladığımız materyallerin hata kontrolünün olması (yani çocuğun yanlışını buldurmaya ve bunu telafi etmeye yönelik olması) ve konsantresini bozacak öğelerin olmamasına ve çocuğun gelişim seviyesine uygun ölçütte/miktarda hazırlanmasına dikkat etmeliyiz. (Mesela Hilal hanımın gösterdiği bir fotoğrafta iki farklı renkte plastik bardak ve onlarla eşleştirmek için aynı renk çiçekler vardı.Anlatırken bu bardakların dibini çakıltaşı ve bir alçı malzemesiyle ağırlaştıdığından bahsetti.Muhtemelen -yanlış da olabilirim- burada düşünülen şey çocuğun eşleştirme işini yaparken bardakların düşmesini engellemektir diye düşündüm ben.Yani konsantresini bozacak ve işi yarım bırakmasına neden olacak hatalar içermemeli)
6. Çocuğun çalışmaya başladığı anda sessiz kalmalıyız.Hem konsantresini bozmamak hem de çıkan sesleri de duyarak algılarını zenginleştirmek amacıyla.Çocuk aktardığı suyun,mercimeğin sesini de duyabilmeli.Birşeyi ne kadar çok duyu organıyla algılarsa zihinde yaratacağı iz o kadar büyük olacaktır.(Bu felsefeyi ilk okuyan su ve mercimekten ibaret sanacak korkarım,seminerde görsel malzeme bunlar olduğu için aklıma hep onlar geldi yazarken)
7. Yaptığı ne iş olursa olsun sürece odaklanmalıyız,sonuca değil.Yani önemli olan dökmeden kaptan kaba su aktarması değil,bunu yaparken aldığı zevk,bunu tekrarlamakla edindiği deneyim ve kazandığı beceridir.
8.Son olarak -çok detay belki ama- yapılan çalışmalarda (aktarma gibi) soldan sağa yol izlenmesinin nedeninin aslında çoğu pratik hayat çalışmasının yazmaya hazırlık (yazının da soldan sağa gitmesi) olmasını vurguladı Hilal hanım.
Not:İlk bölümde yazdıklarımda yanlışlık olmaması için mümkün olduğunca yorumumu katmadım,seminerde yazdığım cümleleri düzelterek aktardım.Yine de yanlış algılamış,yanlış not almış olabilirim,okuyan arkadaşlar düzeltirlerse sevinirim.
Herkese sevgiler...

13 Nisan 2010 Salı

İstanbul Mostessori Semineri Notları

Duygu&Duru(13 Aylık)

http://durununsayfasi.blogspot.com

Seminerde konuşulanları kendi yorumlarımı da katarak blogumda paylaşmıştım. Grubun bloguna da eklemek istedik.

Hilal hanım'ın çok kez tekrarladığı bir konu üzerinde durmak istiyorum. "Çocuklarda öğrenme isteği içten dışa doğru gelişir, yetişkinlerin, çocuğun öğrenmesindeki payı çok küçüktür öncelikle bu gerçekle yüzleşmeliyiz" dedi. Ebeveynler tabiki rol model olacak, ona yol gösterecek, uygun ortamlar yaratacak ama onları etkilememiz çok zormuş. Yani empoze edici öğretme bu felsefe içinde yer almıyor, isterse öğreniyor istemezse ısrar edilmiyor.

Benim ilgimi çeken diğer bir konu, "evlerimizi ve sınıflarımızı eski mahalle hayatlarımıza yakın yerler yapmalıyız"dı. Eskiden bu ortamlar nasıl özgür, samimi ve güvenilir ise montessoride buna yakın bir çevrede büyümeyi uygun buluyor. Evlerde bizden bağımsız özgürce uğraşlarıyla ilgilenebilecekleri alanlar yaratmalıyız, gerek balkon, gerek bahçe, gerekse odanın bir kısmını ona ayırmamız gerekiyor.
Çocuğumuz 0 ile 3 yaş arasında fiziksel olarak oldukça büyük yol katediyor. "Napıyor? başta emekliyor sonra yürümeye başlıyor, başta agu bugu yapıyor sonra konuşmaya başlıyor. Bunları yapmasını sağlayan biz değiliz o potansiyel zaten doğuştan onun içinde var" diyor Hilal hanım.
Yine bence en önemlilerinden biri duyular konusu. 3-6 yaş aralığı duyuların gelişmesindeki en önemli dönem. Duyularımızı hepimiz biliyoruz: dokunma, koklama, görme, tatma ve işitme. Burdaki can alıcı nokta "çocuğumuzu tek duyu üzerinden uyardığımızda öğrenme işleminin daha etkili olduğu". Çoğumuz öğretirken hem anlatma hem gösterme yoluna başvuruyoruz bunun yanlış bişey olduğunu bunun yerine sessizce göstererek öğretmenin daha başarılı olduğunu öğrendik, suyu aktarma çalışması yaparak tecrübe ettik...

Sürahiden ağzı dar olan kaba huni ile su aktarma çalışması

Başka bir not çocuğumuzun kaba motor çalışmaları ile ilgili(0-4 yaş aralığı)."Çocuklar yaşları kadar km'yi yüreyebilirler" diyor Hilal Hanım. Puşetler iyi hoş, çok amaçlı kullanabiliyoruz ama çokta abartmamak lazım diyor. Çocuklarımıza ip atmala, koşma, zıplama, top oynama, bisiklete binme, kaydırağa tırmanma gibi oyunları oynayabilmesi için fırsat vermeliyiz. Bunlar, ilerki yaşlarda spora yatkınlığını arttırıp, sosyal çevrelerinden geri kalmalarını önleyecektir. Sınıflarda her çocuk materyallerini kendi yerinden alıp, taşıyarak, çalıştıktan sonra tekrar yerine yerleştiriyor. Buda montessoride fiziksel aktivitelerin önemini gösteriyor.


"1-3 yaş aralığındaki çocuklar kendi düzenlerini oluşturmak isteyeceklerdir, onlara izin vermeliyiz aksi halde krizler yaşanabilir bunların sonucunda 2 farklı kişilik yaratıyor olabiliriz biri isyankar diğeri içine kapanık, kabullenmiş, çabalamayan." Çocuğunuz bir eşyasını bir yere koymakta ısrar ediyorsa bırakın koysun diyor Hilal hanım, siz neden böyle bişey yaptığını değerlendirmeye, anlamaya çalışın. Mutlaka bir sebebi vardır. Kendisi söylemeden sormamızda istenmeyen bir durum. Sadece geçici bir dönem olduğunu bilmeliyiz, bu dönemi inatlaşmadan geçirmeye çalışmalıyız.


Evimize montessori meteryali almalı mıyız? "Evimize montessori meteryali almak maliyetli olabilir ama alabilirsiniz, bizim sınıflarımızda her materyalden sadece bir tane var ve 16-17 tanede çocuk var" dedi Hilal hanım. Sınıflardaki bu sistem ile çocuklar paylaşmayı ve sabretmeyi öğreniyorlar. Onun yerine evde bulunan benzer eşyaları kullanabileceğimiz söyledi. Örneğin, içiçe geçen saklama kaplarını ters çevirip kule yapabiliyoruz.
Hilal hanıma göre dikkat etmemiz gereken diğer bir noktada şu:"Çocuklarımız bizim her hareketimizi gözlemliyor, en meşgul anlarında bile gözlerinin ucuyla bizi takip ediyorlar". Bizden gördüklerini tekrar etmek isteyeceklerini düşünerek onlar için uygun olacak şekilde hareket etmeliyiz. Seminerde verilen örnekler, tepsiyi mutlaka 2 elle tutarak taşımalıyız, su içerken bardağı 2 elle tutmalı yada sandalyeyi 2 elle kaldırmalıyız. Bizim için çok kolay olan bu işlerin çocuklarımız için oldukça ağır olduklarını gözardı etmemeliyiz.

Süngerle bir kaptan diğer kaba su taşıma çalışması
Başka ufak notlar ;
0-3 yaş dil gelişimi için en önemli dönem. Doğru şeyleri yeterli miktarda dinlemeli.
Günlük yaşam materyalleri : Kaşık, masa, tava, minik cımbız, süngerler, renkli sular ile su çalışmaları ve yiyecek hazırlama çalışmaları yapılabilir.
Son olarak 0-6 yaş aralığı çok çok önemli, bu dönemi kaçırmamalıyız ve çocuğumuza bizim için kıymetli olduğu hissini hep vermeliyiz.

31 Mart 2010 Çarşamba

Montessori Semineri Notları / İstanbul / 28.03.2010

Berna & Ekin (41 ay)

http://ekinvebiz.blogspot.com/

Ankara'da bulunan Binbir Çiçek Çocuklar Evi Montessori Okulu'nun yöneticisi, 3-6 yaş Montessori eğitmeni Hilal Mutlusoy Öktem, sevgili Nuran'ın özverili uğraşları sonucunda 27-28 Mart'ta İstanbul'da "Montessori Semineri" vererek bizlere Montessori felsefesinin temel ilkelerini, evde uygulamaların prensiplerini ve kendi okulunda ve kendi çocuklarıyla yaşadıkları deneyimleri anlattı.



Seminer'in ilk bir saatinde katılımcılar kendilerini tanıttılar, her kişi için minik bir şarkı söyledikten sonra :) Birbirimizi tanımak ortamın daha rahat ve sıcak olmasını sağladı bence.


Daha sonra Maria Montessori'nin yaşamından kısaca bahsetti Hilal Hanım, Montessori'nin temel ilkelerini ve Montessori sınıflarında bulunan materyalleri ve kullanım amaçlarını anlattı.

Seminer sırasında aldığım notlar kısaca şöyle:
  • Montessori eğitimi yetişkin merkezli bir eğitim değil, yetişkinden bağımsız. Montessori felsefesinin odağında çocuk var. Yetişkinin rolü kolaylaştırıcı ve ortam hazırlayıcı olmalı.
  • Çocuğun özünde gelişmek var. Çocuk, topluma adaptasyon yeteneği olan bir varlık. Eğitimde çocuğun bize verdiklerini temel almalıyız.
Montessori Sınıfında Bulunan Materyaller;
  • Duyu Materyalleri: Montessori duyu materyalleri beş duyuyu geliştirmeye yönelik materyallerdir. Çocukların koklama, duyma, dokunma, görme duyuları "duyarlılık dönemleri"ni geçirmeden uyaranlarla sık sık karşılaştırılmalıdır.



(Buraya eklediğim sınıf fotoğraflarını Hilal Hanım'dan aldım. Seminerde bol bol Mira'cığın fotoğraflarını gördük. Umarım buraya eklememde bir sakınca yoktur :) )

  • Günlük Yaşam Materyalleri: Eller pratik hayat uygulamaları için çok önemlidir. Kuru çalışmalar, sulu çalışmalar, (kaptan kaba aktarma çalışmaları), yiyecek hazırlığı gibi günlük hayatta her evde bulunan malzemelerle yapılabilecek çalışmalar el ve parmak kaslarının gelişimine yöneliktir.
  • Matematik Materyalleri: Matematiği kolaylıkla öğretmeleri açısından bu materyaller çok etkileyicidir.
  • Dil Materyalleri: Montessori dil materyalleri yazılı ve sesli olmak üzere iki kısımdan oluşur. Yazılı kısım el ve parmak kaslarıyla ilgilidir. Daha önceki çalışmalar kasları geliştirerek yazmaya hazırlık sağlar. Sesli kısım ise harflerle ve seslerle yapılan oyunlardan oluşur.
Eğitim içten dışa gelişir. Montessori eğitimi, çocuğun ihtiyaçlarına göre gelişen bir sistemdir. İhtiyaçlarının anlaşılabilmesi için çocuğun gelişim evrelerini bilmek gerekir.
Prof. Dr. Hugo De Vris'in tırtılların beslenebilmek için ışığa karşı duyarlı olmalarını gözlemlemesi üzerine geliştirdiği "duyarlılık dönemleri" kavramını Maria Montessori çocuklar için uyarlamıştır. Montessori çocuk gelişimini 0-3 yaş, 3-6 yaş, 7-12 yaş ve 13-18 yaş olarak evrelere ayırmıştır. Her yaş döneminin kendine özgü duyarlılıkları vardır ve özellikle o-6 yaş dönemi duyarlılıkları özellikle çok önemlidir.
Duyarlı evreler, zamansal açıdan sınırlıdır ve çocuk, bulunduğu yaş döneminin gelişim gereksinimlerine göre desteklenmelidir.

  • 0-3 yaş dönemi: Çocuk konuşmayla ilgilenir. Sürekli çevresindekileri dinler. Montessori felsefesi, çocuğun gerçek potansiyelinin kendisi olduğu gerçeğine dayanır. Bu nedenle yetişkin konuşma için doğru örnek olmalı. Ne çok ne de az konuşarak, çocuğun dil gelişimini desteklemek gerekir.
  • 0-6 yaş dönemi: Duyular için çok önemli bir dönem. Tüm duyularını kullanabileceği olanaklar sağlanmalı. İlk 6 yılda edindiği duyu deneyimleri, çocuğun dünya ile ilgili farkındalıklarını belirler. Gelecekte sadece izleyen değil, dokunmak, hissetmek yani "yaşamak isteyen" insanlar olabilmeleri için duyu deneyimleri çok önemlidir.
  • 2 yaş dönemi: Bu dönemde çocukta düzene karşı hassasiyet başlar. Koyduğu şeyi yerinde bulmak istemesi, ya da bir eşyayı hep aynı yerde görmek istemesi gibi. Bunun nedenini iyi gözlemlemeliyiz. Bu hassasiyeti algılayıp ona göre davranmak, ileride oluşacak düzen anlayışlarında etkili olabiliyor. Bu hassasiyetlerine müdahale etmemeli, saygı duymalıyız. Kendi düzen anlayışımızı dayatıp çocukla inatlaşmamalıyız.
  • 0-4 yaş arası: Kaba motor hareketlerinin geliştiği dönemdir. Bebekler içten gelen yönelimle ellerini, ayaklarını daha sonra dönebilmeyi keşfeder ve kaslarını hareket ettirmeyi öğrenir. 0-4 yaş arası çocukları kaba motor hareketleri yapabilecekleri alanlara götürmeliyiz. Çocuklarımızı pusetlerle gezdirmek yerine onların yürümelerini sağlamalıyız, çünkü yürüme sırasında dünya ile ilgili öğrendikleri çok önemli. (Bu arada Hilal Hanım'ın söylediğine göre her çocuk yaşı kadar km yürüyebilirmiş)
  • 2,5-5 yaş arası: Sosyal deneyimler önem kazanıyor. Sosyal rolleri görüyor ve hayat deneyimi kazanıyorlar. Mahalle yaşamındaki sosyalleşme deneyimi büyük şehirlerde yaşanamıyor. Bu nedenle okullar ve aileler, çocuklar için sosyal yaşantılar hazırlamalılar.
0-6 yaş döneminde çocuğun özsaygı/benlik saygısı kazanabilmesi için, tercihlerine bireysel onuruna ve varoluşuna saygı göstermeliyiz. Çocuk öğrenmeyi gerçekleştirirken yetişkinler olarak görevimiz, alçak gönüllü olup bir adım geride durabilmek ve ortamı çocuk için düzenlemektir.
Çocuğun rol modeliyiz, ve çocuk tarafından sürekli gözlem altındayız. Bunu unutmadan, bu bilinçle hareket etmeliyiz. Örneğin tepsi ya da sürahiyi tek elle taşımamalıyız, çünkü çocuğumuz da bizi örnek alıp tepsiyi tek elle taşımaya çalışabilir.

Montessori Okullarında Sınıf Düzeni:
Montessori sınıflarında geniş alanlar vardır. Çocukların farklı ihtiyaçları ve farklı kişilikleri olduğu için bu geniş alanlara ihtiyaç var. Sınıftaki her materyal de farklı ihtiyacı karşılamak için yer alır. Sınıf içinde tüm çocuklar meşguldür, yapılacak işleri vardır, fakat acele ve itiş kakış yoktur. Bunu izlediğimiz videoda da gördük, her çocuk kendi hızında ve kendi seçtiği işle meşguldü, sınıfta bir hareketlilik vardı fakat karmaşa ve gürültü yoktu.
Bu aşamada Hilal Hanım bize günlük hayat çalışmalarının çocuğa nasıl gösterilmesi gerektiğini ve bu uygulamaların sınıfta ve evde oluşuyla ilgili farkları anlattı.
  • Çocuk etkinliğe davet edilir, çocuk isterse etkinlik yapılır.
  • Çocuğa etkinliği gösterirken sessiz olmalıyız. Konuşarak anlatmak çocuğun keşfetmesini engeller. Soru sorduğunda kısa açıklama yapabiliriz. Ama birçok duyusunu birden meşgul etmemeliyiz. (Hilal Hanım, süngerle kaptan kaba su aktarma uygulamasını önce konuşarak, her aşamasını anlatarak, sonra da sessizce yaptı. İkisi arasındaki fark gerçekten etkileyiciydi. Sessiz olduğunda yaptığı eyleme daha çok konsantre olabildik.)
  • Uyaran bombardımanı çocuğun dikkatini dağıtır, konsantrasyon olamamasına neden olur. Bu nedenle okulda da evde de yalın bir ortam yaratılmalı. Yalın ortam bir işi başlayıp bitirebilmek için konsantrasyonu sağlar.
  • Çocuklar süreci severler, sonuca odaklı değildirler. Bu yüzden yetişkin telaşlarımızdan arınıp süreçten zevk almalıyız. Öğretme telaşıyla yaklaşırsak çocuğumuz da bundan rahatsız olur.
  • Süreci bozacak müdahalelerden kaçınmalıyız. Örneğin çocuk sulu bir çalışmaya başlamış, fakat önlük takmayı unutmuşsa, çalışması bozulup müdahale edilmez.
  • Çalışmalarda yetişkinin müdahalesi olmaksızın çocuğun hata kontrolü yapabilmesi önemlidir. Kap ve sürahi ile yapılan çalışmalarda suyun dolacağı yerin çizgi ile belirtilmesi gibi.
Kaptan kaba süngerle su aktarma


Sürahiden ince ağızlı bir şişeye huni ile su aktarma


Şişeden tekrar sürahiye boşaltılır

Tepsi küçük bir süngerle silinip temizlenir





Kaptan kaba damlalıkla su aktarma


Bir kase makarnanın içinden mıknatısla metal parçaları bulma


Bulunan metal parçalar fotoğraftaki yerlerine yerleştirilir

Sınıfla ev, uygulamalar açısından çok farklıdır. Sınıf uygulamaları evdeki kadar esnek değildir. Buna rağmen evle en barışık sistem Montessori eğitimidir. Evde kullandığımız birçok malzeme Montessori eğitiminde kullanılır. Evde uygulama yapılırken evin doğallığından uzaklaşılmamalıdır. Ev sınıf değildir ve annelik ile öğretmenlik çok farklıdır.
Karma Yaş Sınıfları: Montessori sınıflarında herkes kendi öğrenme hızında ve kendi ihtiyaçları doğrultusunda ilerler. Yıl içinde isteği zaman sınıfa katılabilir. Hazır olan öğrenci yılın herhangi bir döneminde üst sınıfa geçebilir. Her çocuk için bireysel program uygulanır.
Montessori sınıflarında her yaştan, dilden ve kültürden çocuklar vardır. Yaşça büyük çocuklar küçük olanlara model oluşturur, küçükler büyükleri gözlemleyip öğrenir. Sınıflarda her materyalden birer tane vardır, çocuğun iradesini kontrol edebilmesi için bu gereklidir. Sınıflar sade ve yalın olarak düzenlenir. Sadelik çocukların motivasyonunu arttırır.
Ayrıca Montessori sınıflarında yapılan tüm etkinlikler cinsiyet ayırımsızdır, kız ve erkek çocukları için ayrı çalışmalar yoktur.
Çalışmalar çocuğun hazır oluşuna göre basamaklandırılır. Her aşama bir sonraki aşama için hazırlık niteliğindedir. Çalışmalardaki her adım sürecin bir parçasıdır.

Montessori Eğitiminde Ev Düzeni:
  • Yatak: Montessori'ye göre yatak yerde olmalıdır. Çocuğun hayatı erken tanıması erken bir fırsattır bu, çocuğa hem hareket rahatlığı sağlar, hem de güvenlidir. İstediği zaman yatağına ulaşır, istediği zaman yataktan çıkıp odasını keşfeder.
  • Ayna: Kendisini görüp tanıması, kendisiyle ilgili bir imaj oluştırabilmesi için ayna çok önemli bir objedir.
  • Güvenli açık raflar: Oyuncak ve materyaller için açık raflar oluşturulmalıdır. Böylece çocuk güvenli ve yapılandırılmış bir çevrede rahatça oynayıp keşfedebilir.
  • Masa: Çocuğun masası, kimi zaman keşif yeri, kimi zaman ilk atıştırmalarını yediği yer, sanat çalışmaları için zemin ya da arkadaşlarıyla sosyal paylaşımları gerçekleştirdiği yer olarak anlam kazanır.
  • Özel köşeler: Çocuğun çalışıp oynayacağı özel köşeleri olmalı. Onun boyuna ve ihtiyaçlarına göre hazırlayacağımız küçük alanlar oluşturmalıyız.
Hilal Hanım'a göre evde materyal bulunması şart değil. Hatta kendisi evde materyal bulundurulmasını "lüks bir çaba" olarak nitelendirdi. "Evdeki her malzeme ile günlük yaşam deneyimi kazandırabiliriz çocuklarımıza" diyor Hilal Hanım. Örneğin suyla oynamak çok önemli deneyimler kazanmalarını sağlar. Çocuğumuzu doğayla barışık bir şekilde yetiştirmeliyiz. Bitki yetiştirerek, çimlerde çıplak ayak dolaşarak, etrafımızdaki sesleri dinleyerek, ağacın mobilyaya dönüşüm sürecini bir atölyede izleyerek hayatla ilgili çeşitli deneyimleri birlikte yaşayabiliriz. Her şeyden önce biz çocuğumuzun ebeveyniyiz, öğretmeni değiliz. Önemli olan çocuğumuzla yaşadığımız sürecin keyfini çıkarmaktır.
Hilal Hanım'ın dediği gibi, seminerde anlatılanlar, konuşulanlar okyanusta bir damla niteliğinde. Hepimizin çocuğu farklı ve çocuğumuzla yaşadığımız deneyimler de farklılık gösteriyor. Hepimiz çocuğumuzla birlikte dünyayı yeniden keşfediyoruz. Montessori felsefesi de bize bu anlamda kılavuzluk eden çok önemli bir yol gösterici. Bu süreçten keyif alabilmemizi diliyorum.
Hilal Hanım'a anlattıkları için tekrar teşekkür ederiz. Bunlar dinlerken aldığım notlara dayanarak yazdıklarım. Umarım en az hata ile aktarabilmişimdir :))

24 Mart 2010 Çarşamba

"Bana kendi başıma yapmayı öğret" - Adana'da Montessori Semineri

Sevgili Iraz'ın yoğun çabaları ile Adana'da 27 Şubat 2010 tarihinde bir montessori semineri düzenlendi. Ankara'da bulunan Binbir Çiçek Çocuklar Evi'nin sahibi, 3-6 yaş montessori eğitmenliği ve okul direktörlüğü sertifikası bulunan, Hilal Mutlusoy Öktem, bir gününü bize ayırarak evde montessori uygulamaları hakkında bilgilendirmede bulundu. Bu seminer sırrasında aldığım notları sizlerle paylaşmak istedim. Aslında en başında bakıcımızın da bu seminere gelmesini istemiştim ama o zaman Derin'e kim bakacak sorusu gündeme gelince yanlız katıldım. Sonradan da farkettim ki, notları hep sanki onunla paylaşmak için almışım.

Öncesinde biraz bizim montessori tarihçemizi anlatayım. Kızım doğduktan sonra internette karşılaştım bu felsefe ile daha sonra da Montessori eğitimi yahoo grubuna katıldım. Şimdi iyiki katılmışım diyorum. Hem oradaki paylaşımlarla hem de daha sonra kendimde oluşturduğum kütüphanem ile daha yakından tanıma fırsatım oldu. Kendi düşünüşüme çok yakın buldum. Okumaya devam ettim. Devam ettikçe ve Derin'i gözlemledikçe söylenenlerin doğruluğunu gördüm. Şaşırdım, sevindim. Hala okumaya devam ediyorum.Dört dörtlük tüm bildiklerimi uygulayabiliyor muyum, hayır tabiiki ama bunu aklıma takmaktan da vazgeçtim. Neleri uygulayabilirsek kar diye bakıyorum. Herkesin kendi durumuna uygun bir yorumlaması oluyor bu tip felsefeleri benimki de biraz oyle. Hilal Hanım biz sorular sordukça, bir yerde, "bir anne montessori eğitimcisi değildir. Anne annedir. Ben evde çocuklarıma o şekilde davranmıyorum." gibi bir cümle kurmuştu seminerde. Haklı aslında. Aktivitelerde istenilen düzeni sağlamada ben de boyle bir ayırım olsa guzel olurdu diye dusunuyorum. Çünkü çocuğunuzla paylaştığınız bir dili yavaş yavaş da olsa montessori aktivitesi tarzına çevirmeniz zor olabiliyor. Okulda benzer bir yaklaşıma farklı bir çevre olarak algılayarak daha kolay adapte olabilir. Eğitmen olmanın verdiği yaklaşım tarzı da tabiiki burada belirleyici rol oynar. Ama maalesef bizim burada, Adana'da, %100 montessori felsefesi ve uygulamaları ile faaliyet gösteren bir mekanımız olmadığından, ben yine de yapabildiğim kadar yapmaya devam edeceğim. Nasıl mı? Öncelikle daha az konuşarak. Nedense, bende ve çevremde hep yapılan aktiviteyi anlatarak yapma alışkanlığı var. Ben aslında bu durumun çocukların sözcük dağarcığını genişlettiğini düşünürüm. Fakat hem Derin'in yaptığı işe dışarıdan müdahale etmemek, hem konsantrasyonunu bozmamak adına susmak önemli. Bir başka kritik önemini daha paylaştı Hilal Hanım. Süngerle suyu kaptan kaba aktarma aktivitesini gösterirken ilkini konuşarak gösterdi, ikincisini de hiçbir kelime soylemeden. Sessiz gösterimde o kadar konsantre olunabiliyorki yapılan eyleme, kendime şaşrıdım.Üstüne Hilal Hanım " konuşarak yaptığımda su damlalarının sesini farketmiş miydiniz?" diye sordu. Cevap: Hayır! Sonuç olarak kendim sustum. Etraftakileri susturmam zaman alıyor, ya da yanlış soyledim olmayacak. Ama ona aklımı takmaktan da vazgeçtim. Derin'de belli bir yere kadar geldik. Defne'de daha bilnçli oluyoruz. Bakalım bu açıdan farkı göreceğiz. Bu konu ile bağlantılı Hilal Hanım'ın başka söyledikleri alıntı halinde aşağıdadır:
  • Çocuk görsel olarak bir kere uyarılıyorsa, işitsel olarak uyarmıyoruz. Çalışmalarımızı sessizce gösteriyoruz.
  • Tek duyuyu uyardığımızda daha çok ciddiye alıyorlar.
  • "Şimdi sana bir çalışma göstermek istiyorum, beni izler misin?" cümlesi ile dikkatini sunuma yönlendirebiliriz.
  • Süreç tam ortasında kesilmemeli. Daha dediğini tamamlamadan "bunu mu demek istiyorsun" demek süreci kesmek oluyor.Bu bizim onu desteklediğimizi düşündüğümüz ama onun gelişimini engelleyici bir davranıştır.
Çok beğendiğim bir başka cümle "Çocuklar sonucu değil süreci severler." Kuleyi en yükseğe tırmandırmış, tüm şekillleri deliklerden atmış kimin umurunda. Derin'in değil. "Kule yapalım" diye başlayıp üç dört blok üstüste koyup, yıkıp, yeniden yapar, yıkıp tekrar yapar kızım. Düzgün koymak da önemli değil onun için. Bizim gözümüze batıyor oyle seyler, aman yıkılacak diyoruz, sonrasında neden olduğunu bilmeden ,yıkılınca üzülüyor çocuklarımız. "Çocuk bir aktiviteyi kendi ikna olana kadar yapmalı" diyor Hilal Hanım. İkna olunca zaten başka bir aktiviteye/oyuncağa geçiyorlar öyle değil mi?

Düzen de önemli başka bir konu. Bir çok bacağı var aslında bu konunun montessori felsefesinde, çocuğa göre düzenlenmiş çevre (bir başka yazımda bizim çevremizi de anlatacağım), oyuncaklarının aynı yerde olması oynandıktan sonra kaldırılıp sonraki oyuncağa öyle geçilmesi gibi düzeni destekleyici davranışlar ve belki de en önemlisi, Montessori'nin anlattığı duyarlılık dönemlerinden biri olan düzen. "1-3 yaş arasında ev içerisindeki düzenine saygı duyulmalı.".Eğer rafından oyuncak eksiltilecekse birlikte yapılmalı bu iş, uyandığında sizin o uyurken kaldırdığınız bir oyuncağını rafında bulamazsa kriz ortaya çıkabilir. Her çocuk farklı tabii, duyarlılık dönemlerine de farklı giriyorlar sanırım. Derin daha henüz bu mertebede değil. Gerçi hep herşeyi onunla birlikte kaldırıyoruz ama yine de ben ona " Kızım şu oyuncağını en son nerey koymuştun, getirir misin?" diye sorduğumda önce biraz düşünüyor, sonra aklındaki yere gidiyor, bazen buluyor, bazen " Yok, orada" diyor ama kriz modu yaşanmıyor(henüz!). Ben yine de onun kendine has düzenini bozmamaya çalışıyorum.

Benim Montessori eğitiminde en çok sevdiğim noktalardan birisi de çocukların hep gerçek eşyalarla oynamalarını teşvik etmek, Gerçek tava, tencere, gerçek tabak, gerçek mandal, sepet, aklınıza ne gelirse. Derin mutfaktaki kesici aletler dışındaki tüm aletlerle oynuyor, yemek yapıyor, bulaşık yıkıyor, ortalığı temizliyor. "Gerçek objeler kullanınca gerçek dünyayı test etme ihtiyacı duymuyoruz." diyor Hilal Hanım. Hiçbirsey kırılmadı mı tabiki bir iki bardak kırdık ama onun dışında hiç oyle sürekli gözlerdeki, raflardaki tabakları alsın, atsın kırsın olmadı bizde. Bir iki kimyasal malzemelerin ve yemeklik salça, yağ vs. olduğu dolap hariç diğerleri hep açıktı. Hep açtı kapaklarını, eline aldı bardakları inceledi. Hala da inceliyor. Çok kısa bir süre plastik tabakla yemek yedi. Şimdi sofrada bizim tabaklarımızla gerçek çatal bıçakla sofra kuruluyor. Sadece küçükler:) Yanlışlıkla da büyük konduysa hemen uyarı alıyoruz. " Anneee, küçük çatal!"

Montessori sınıflarındaki çalışmalara gelince... Her materyalden bir tane var. Sırayla yapma, bekleme ve paylaşma alışkanlıklarının gelişmesi için. Açık raf sistemi hep aynı yerde duruyorlar.Çocuklar, bugün oynayamasalar da ertesi gün geldiklerinde o materyalin orada kendilerini beklediklerini biliyorlar. "Çocukların fiziksel harekete ihtiyaçları var. O yuzden de materyallerin durduğu raflarla, çalışma alanları arasında mesafe oluştururuz." Çalışma alanlarını yere açtıkları küçük halıları belirliyor. Bunu biz evde halının üzerindeki büyük bir elips olarak gerçekleştiriyoruz şimdilik ama yavaş yavaş ufak bir kilim edinip bu uygulamaya da geçeceğiz. Hilal Hanım'ın uyardığı bir başka nokta da tercihen tek renk ve dikkat çekmeyecek bir renk olması. Desenli ya da dikkat çekiçi bir renk olursa, üzerlerine koydukları materyallerle karışıp dikkat dağıtabilirler. Bir de "Çalışmayı törensel havada yapmak önemli." dedi Hilal Hanım. Bu çocukların da hoşlarına gidiyormuş. Bu noktada pek bir tecrübem olmadı henüz ama denemeye çalışacağım. Materyallerin olması gerektiği şekilde kullanımını destekler montessori. Başka bir amaç için kullanılmasın, olmaz. yorumu başta bana çok katı gelmişti. İlk bu yorumla da kızım kahverengi basamakları baget olarak kullanmak isteyince karşılaşmıştım. Sonrasında, okudukça çok da yanlış olmadığını anladım. Hala o kadar katı değilim. Kullanmak isterse bir iki defa uyarırım ama hala istere karışmam o da yaratıcılığı olur diye düşünüyorum ama montessori materyallerinin oyuncaklardan ayrılması ve daha eğitim aracı olarak görülmesi fikrine giderek yaklaştım. Yine oyun havasında oluyor tabiiki aktiviteler, kendi içinde bir disiplini olan ama çocuk istemezse kesinlikle zorlanılmayan bir yöntem olduğu için montessori okullarının katı olduğunu düşünmüyorum. Aksine ciddi bir özgürlük tanındığı inancındayım ve belli bir düzen çerçevesinde sadece yönlendirildiğini düşünüyorum. Ve bu bana çok doğru geliyor. Bu noktada da Hilal Hanım, "Materyallerin eğer istenmeyen şekilde kullanılmaya başlandığı gorulurse "su ile yatığımız başka çalışmalar var.", "huni ile su aktarmak ister misin?" gibi cümlelerle yaptığı aktiviteden uzaklaştırmanın doğru olacağını paylaştı. Materyallerin taşınmasında da aslında büyükler küçüklere örnek oluyorlar. Taşıyabildiğimiz halde lütfen tek elle değil de iki elle taşıyalım tepsileri, materyalleri. "İki elle taşımak önmli, daha güvenli." Ben de kızım bardağı tek elle elıp suyu içmeye çalışınca "kızım iki elinle tutar mısın bardağı" diyorum her seferinde. Ne öğrendik. Susulacak ve annesi de tek elle içmeyecek suyu. İki elle kaldırıp, yerine koyacak:) Son olarak da eğer aktivitenin ortasında bırakmak isterse, çocuklara sorular sorarak "sen bitirmek ister misin? Bu kadar yapmaktan memnun musun?" şeklinde yönlendirmeler yapılabileceğini söyledi.

Çoook uzun yazdım ama yazmak istediğim en son bir paragraf daha var. Bu da çocuklardaki başarı hissinin önemi hakkında. Yukarıda yazdıklarımın genel halini çeşitli yerlerde okumuştum ama 27 Şubat gününe kadar Montessori felsefesinin başarı ile direkt alakalı olduğunu kaçırmışım. Hilal Hanım, aktivitelerin kolaydan zora doğru gitmesinin sebebinin altında hep bu neden vardır diyor. Başaramayacağı büyüklükte aktiviteler hazırlamayın. Mesele kaptan kaba aktarma aktivitesinden kabı ağzına kadar fasulye ile doldurmayın. Sıkılmadan başabileceği miktarda olsun içindekiler. Ya da çocuğunuz hazır değilse başka bir aktiviteye geçmeyin, başarısız olmasını istemeyiz. Hem dediğim gibi bu zamana kadar bunu farketmediğime şaşrıdım, hem de sevdim yaklaşımı. Haftasonu kızıma ahşap bir set aldım ama alırken de zor olduğunun ve Derin'e fazla gelebileceğinin farkındaydım. Vidalı bir kısmı vardı, en azından oradan başlar diye düşünüyordum. Derin baktı. Ne yapacağını bilemedi. Ben de " bu biraz zormuş anneciğim şimdi kaldıralım, sonra tekrar bakarız" dedim. Şİmdi de bu zormuş anneciğim ağzına takıldı:) Bir anne ne kadar sürekli her söylediğine dikkat eder olabilir, bazen de olmuyor işte:)


Son paragraf demiştim. Hilal Hanım'ın çok beğendiğim ve başından beri benimsediğim bir sözü ile yazımı bitiriyorum.


Aslında hergün "yapamazsın"ı, çocuklarımızın o kadar da kafaslarına yerleştiriyoruz ki dikkat et düşersin, sen yapamazsın vs. sözcükleri çok tehlikeli. Biz ortam hazırlamalıyız. Çocuklar kendileri yapmalılar.


Yorumlarınızı bekliyorum. Hilal Hanım, yanlış anladığım, anlattığım bir nokta varsa lütfen paylaşınız. Mutlu çocuklar, mutlu aileler!


Sedef Uncu Akı & Derin (21 aylık)
http://www.akifamily.com