28 Ekim 2008 Salı
BEÖ-KIŞ HAZIRLIĞINDA HAYVANLAR-Güneş-Begüm 4 Aylık
Karıncayı anlattım,minimini bir hayvandır,ama cüssesine göre gayet çalışkan ve tutumlu bir o kadar da zalim bir hayvandır diye ve agustos böceği ile karınca hikayesini anlatmaya başladım kızıma...Yazın çalan,kışın oynar diye kendimce taklit etmeye de çalıştım,begümle böyle bir aktiviteyi ilk kez yaptık biraz şaşırdı şaşkın şaşkın bana baktı aaa,uuu,auau diye karşılık verdi bana:)ikimizde çok eğlendik,çok güldük.
Bu aktivite ikimizede iyi geldi 1 hafta boyunca ben işe begüm babannesine gidiyordu,birlikte güzel vakit geçirdik.
Bu arada blogların kapatılması beni çok üzmüştü acılmasına çok sevindim.:)
Etkinliğimizi hemen yayınlamak istedim.
http://www.gunescuneyt.com/ adı altında şimdilik blogta daha sonra kendi resmi sayfamızda devam edeceğiz bizde.
20 Ekim 2008 Pazartesi
BEÖ-SONBAHAR Güneş-Begüm 4 Aylık
17 Ekim 2008 Cuma
B.E.Ö: Sonbahar
Bu sabah güzel havayı kaçırmak istemeyen ben götürdüm Naz'ı sabah gezmesine, hem de ormana, Florya Atatürk ormanına... Aslında çok başıboş köpek oluyor ama erken saatlerde spor yapanlar çok olduğu için rahatça gittik.
Önce arabasında turladı, ben de yürüyüş yaptım... Ne de olsa anne-bebek aktivitesi, kendime de hediye ettim bu aktiviteyi...Sonra elimden tutarak kuru yaprakların, kozalakların , çam iğnelerinin üstünde yürüdü... Çok sık olan ormandan çekindi sanırım, arabasının çevresinde kalmak istedi. Sonra yavaş yavaş kitaplarından ve park gezilerinden tanıdığı ağaçlara dokundu, kozalak fırlattı, kuru ağaç parçacıklarıyla oynadı... Kuşların peşinden koştuk, tssss layarak... Hepsini yaparken seslendirdik, o mırıl mırıl konuştu ben anlatırken kendi dilinde...
İLKE YILDIRIM 9 AY 7 GÜNLÜK / SONBAHAR AKTİVİTESİ
"Yağmur yağıyor seller akıyor
Minik ilke camdan bakıyor..."
Akşamüstüde çiseleyen yağmurda dışarı çıktık..şıpırtılar ilgisini çekti İlke'nin..eğilip tekerleklerin sıçrattığı suları seyretti..
http://adailke.blogspot.com
16 Ekim 2008 Perşembe
BEO - Sonbahar
İlk defa, Büyürüyorum, Eğleniyorum, Oynuyorum başladığından beri ancak ilk defa, haftanın konusu ile ilgili birşeyler yaptık çocuklarla. Sonbahar geldi ve güzel geldi buralara. Önce menü planlama, sonra oyun planlama (BEO) hayat biraz daha kontrol altında.
İlk etkinlikte hazıra konduk. Bizim mahalle parkında eğlence parkı gibi birşey kurdular. Oraya gittik. Kıpırcan balkabağı bahçesine daldı. Balkabağı buraların sonbahar sembolü. Aynı zamanda ticari günlerden Cadılar Bayramının da.
Kendi kabağını seçti.
Sonra onu kendi boyadı.
Bir takım kümes ve ağıl hayvanları getirmişlerdi. Onları besleyip sevdi.
Akşamları evimizin önündeki ağaçtan dökülen yaprakları yaprak tırmığı ile topladı.
Benim uydurmam olan bir elişi yaptık. İnternette adam gibi çocuk figürü bulamayınca, yazıcıda resim bastırıp Kıpırcan'ın kafasından çocuk yaptım. Sonra sonbaharlık kıyafetlerinden bir takımın fotoğrafını çekip bastırıp kestim. Yanına da ağaç çizip yaprak kestim.
Kıpırcan'da kıyafetleri kendi vücuduna giydirdi ve ağaca yapraklarını yapıştırdı. Ağacı boyayıp çimleri çizdi. Bir kısım yaprakları da yere döktü (yapıştırdı). Böylece kendisini ve doğayı sonbaharlık giydirmiş oldu. Bu eserini kendi duvarına, araba posterlerinin yanına yapıştırdı. Bu aralar hep herşeyi kendi yapıyor sağolsun.
Böyle bir sonbahar eseri oldu. Diğer mevsim haftalarında da benzer şeyler yapıp Andy Warhol tadında 4 tane poster asarız duvara.
Herşeyi-ben-yapacağım Kıpırcan fotoğraf çekmeyi çok sevdiği için makinayı alıp etraftaki özellikle yaprakları sararmış ve kızarmış ağaçları çekti. Yaprak topladık ama henüz onları kullanamadık. Daha vaktimiz var, sonbahar bitene kadar.
Kımılnaz derseniz eğlence parkında abisini seyretti, koşuşturan çocuklara baktı, hayvanları inceledi. Bir gün parkta kuru yaprakların ortasına oturttum. Onları alıp alıp attı. Onu gören iki 2 yaşında olduğunu tahmin ettiğim kız çocuk Kımılnaz'ın yanına gelip yerden yaprakları toplayıp başından aşağı yağdırdılar. Evde balkabağı ile oynuyor, sapını ısırmaya çalışıyor. Abi kardeş sonbaharın güzel günlerinde havalar soğumadan hep dışarıda geçirmeye çalışıyoruz.
Biz de sebze bahçemizde artık son mahsülleri topluyoruz. Hasat vakti pek yakındır. Bir de ben penceren evimizin önündeki ağacın bir iki günde bir fotosunu çekiyorum. Enteresan bir ağaç. Yaprakları fıstık yeşili çıkıyor, normal yeşilden kısa bir süre sonra bordoya dönüyor. Sonra kızarıp sararıyor. Baharda ve yazın da çekmiştim. Her gün çekmeyi unutmazsam, sonra çektiğim fotoları arka arkaya koyup ağacın değişimini göstereceğim Kıpırcan'a.
9 Ekim 2008 Perşembe
BEÖ - SONBAHAR
Mantarlar ile tanıştı Erin.
Burada önemli bir not: Mantarlar zehirli olabilir!! benim gibi bunu bile bile çocuğunuza mantarları parçalasın diye rahat davranmayın!! ciddi bir hata yaptım..
Bir diğer aktivite ise bana sonbaharı hatırlatan ve genelde sonbahar ve kış mevsiminde aklıma gelen ( nedense yazın akla gelmez ) mısır patlatma.
Mısırları önce kaşıkla bardağa transfer ettik sonra eliyle tencereye koydu ve patlamalarını bekledik. Patlarken çok eğlendik :) sonra afiyetle yedik.
Sevgiler.
Ayça
8 Ekim 2008 Çarşamba
The Montessori Method
Ingilizce
241 sayfa.
Direk buradan okuyabilir, bilgisayariniza indirebilir ya da yazicinizdan cikti alabilirsiniz.
Montessori Semineri
6 Ekim 2008 Pazartesi
Mira'nın Gökyüzü Dönencesi
Tabi her fırsatta birlikte gökyüzünü izledik. Mira'cım bulutların geçişini, kuşların uçuşunu, güneşin batışını gördü. Ben de Mira'nın gördüklerini fotoğraflayarak, GÖKYÜZÜ aktivitemiz için bol bol materyal toparladım.
Aktivitemizi planlarken, önce Mira'ya gökyüzü fotoğraflarından oluşan bir albüm yapma fikri ile yola çıkmıştım. Sonra albümdeki fotoğrafları, gökyüzüne daha çok benzesin diye yuvarlak kullanmak üzere hazırladım. Yazıcıdan kalınca bir kağıda baskılarını aldım. Derken, iki boyutta kalmasa, evirip çevirse ama hep aynı resmi görse hoş olur diye düşündüm. 3 resmi ortadan katlayıp, birer katından birbirine yapıştırdım. O gün Mira'cım hazırladığımız sağlam kartonları pür dikkat inceledikten sonra, tadına bakmaya karar verdi. Ben de ertesi gün sabahtan resimleri inceleyebileceği ama ağzına alamayacağı şekilde asmak üzere bir dönence hazırladım. Sabah uyandığında tam bir sürpriz oldu :)
Doğaçlama gelişen bir elişi çalışması olarak sonuç son derece güzel oldu. Mira'nın gökyüzü dönencesi şimdilik salonda asılı ama en kısa sürede Mira'nın odasında camın önünde yerini alacak :)
------------------------------------
Mira 7. ay 4. hafta
miracik.blogspot.com
Sonbahar - Alpi &Elif(28 aylık)
Sonbaharı daha iyi anlamak için anne&baba&oğul düştük yollara. Evden çıkmadan önce Alpi'ye "barnak boyası" ile alakalı olan yaparaklı bir faaliyet yapacağımız ipucunu vermiştik. Babasının omuzlarında "bapbap" yaparak bir yandan etrafı inceledi bir yandan da havaların artık serinlediğini ve insanların artık farklı giyinmeye başladıklarını dinlendi bizden. Yağmurluğunu gösterdi sırıtarak bu da doğru yolda olduğumuzu hissettirdi. Balçova' da amaca hizmet edeceğine karar verdiğimiz bir parkı gözümüze kestirdik. Başladı gönlünce kurumuş-kurumamış gözüne hoş gelen yaprakları kovasına doldurmaya.
Eve dönünce apar topar bir akşam yemeği-topladığı yapraklar için çok heyecanlıydı-ve oyuncaklarına gezimizi anlatmaya daldı. Ben de düzenlemelere geçtim. Farkettiği anda masanın başına çöktü ve malzemeleri incelemeye başladı.
Ve hoop parmaklardan bir tanesini daldırdı boyaya.
Önce boyayla dilediği gibi oynadı. Sonra bugün parkta gördüğümüz gibi ağaç çizmesini istedim. Yapraklardan bazılarını yeşile boyadı. Boyadığı yaprakların damarlı taraflarını cevirip baskı yaptık ki bundan çok hoşlandı. Ona yerlere dökülmüş olan yaprakları hatırlattım; o da kuru yaprakları olduğu gibi bıraktı ve ağaca yerleştirdi. "Yerlere yapraklar dökülmüş" diyerek kendince bir ağaç düzenlemesi yaptı. Artık havaların daha serin olduğunu ve yağmurların başladığını hatırlattım ve resmine yağmur damlaları ekledi. Daha sonra ayırdığımız kuru yaprakları elinde sıkıp hışırtılarını dinledi. Aynısını kurumamışlarla da denedi "Ses yok" dedi. Eller yıkanırken kuvvetli ve hafif esen rüzgar sesleri çıkarttık. Minik kuzucuk babasıyla ellerini kurularken ben de 3. aşamayı hazırladım. Halının üzerine yazlık ve kışlık bazı kıyafetlerini karışık olarak dizdim. Gelince bi süre bunlara baktı. "Alpi bu akşam hava biraz serin. Sence hangisini giyersen üşümezsin?" benzeri sorular sordum. Alpi' de beresi ve eldivenlerini giymeye çalıştı. Bi ara şemsiyesiyle koltukların üzerinde "Yağmur yağıyor" şarkısını söyleyerek koşturunca ultra güvenlik önlemleri sağlamaktan fotoğraflayamadım. Giysilerini bir kenara kaldırıp kitaplarını elimize aldık ve hangi çocuğun kendisi gibi giyindiğini sordum. O da tek tek gösterdi. Haftasonu pazarda gördüğümüz meyve ve sebzeleri de saymasıyla oldukça pekiştirici ve eğlenceli bir aktiviteyi bitirmiş olduk.
3 Ekim 2008 Cuma
Gökyüzü - Aydedeyle Can (17 aylık)
Can tam bir aydede manyağı oldu. Öncelikle bunu söylemeden edemeyeceğim.. Gökyüzü etkinliği aslında bizim gökyüzünü tanımaya başladığımız dönemle tam olarak örtüşen bir zamana denk geldi. Can arabada giderken, gökyüzünün hafifçe kızıllaşmış ve grileşmiş halini görüp, telaşla ve heyecanla bana neler olduğunu sormuştu. ben de ona anlatmıştım, dünyamızın güneşe sırtını döndüğünü, bu yüzden havanın karardığını, ertesi sabah yeniden barışacaklarını, ama bu sırada bizi aydedenin aydınlatacağını, bazen aydedenin bulutların arkasında uyuyakaldığını bu yüzden görünmediğini.. Can da büyük bir dikkatle dinlemiş ve çok eminim ki anlamıştı.
Sonra babannesinin balkonundan büyük bir netlikte görünen kuzey yıldızı ile tanıştırmıştım onu. Aydede ortalarda görünmüyordu. Ama kuzey yıldızı da ilgisini çekmiş, işaret parmağın hedefinde yer almıştı günlerce. Sonra aydede göründü ve kuzey yıldızı hedeften ve gözden düştü. Hatta Can'ın bütün gün De-de, de-de diye dolaşmasına sebep oldu. Ona gündüzleri de-de'nin olmadığını, sadece akşamları hava kararınca geldiğini söyledik. Bu kez dedenin gelişiyle anne babanın gelişi arasında bağlantı kurarak, dedeyi görünce bizim geleceğimizi, biz gelince dedenin çıkacağını düşünmeye başladı. Ama gökyüzü bu rahat durmadı ki, yağmurlar başladı, hava gündüzleri de karanlık olmaya başladı. Can da bana telefonda "Dede, anne del" demeye tabi. Yani hava kararmıştı, aydede yine bulutların üstünde uyuyakalmıştı anlaşılan ama oradaydı hava karardığına göre ve annenin de eve gelmesi gerekiyordu. Neyse ki yağmurlar bir süre devam etti de çiseleyen yağmurun altında koluna değen "Bbuuu"ların bulutlardan geldiğini, bulutların güneşin önünü kapattığını, güneşin bu işe çok kızdığını anlattık ona.
Bulabildiğim kadar gökyüzü ve gökyüzündekiler resimleri gösterdim Can'a. Öncelikle müptelası olduğu resimli okul ansiklopedilerinin coğrafya ve bilim sayılarından. Çeşit çeşit gökyüzü, uçak, roket, helikopter, ay, güneş resimleri.. Hatta Can için gökyüzüyle eşdeğer Uuuuuuu! minare resimleri.. Kah ellerini havalara kaldırarak, kah balkona koşup gökyüzünü göstererek, kah uçak gibi havalarda kollarını savurarak hepsini dikkatle inceledi. Sonra internetten daha renkli resimler bulup gösterdim. Ama hepsinde favorisi aydedeydi, aydedenin tahtına ne uçaklar oturabildi, ne güneş ne de gökkuşağı. Biz de aydede resmi bulamayınca aydedeyi çizmeye başladık. Ben hilal şeklinde çiziyordum, Can yuvarlak.. Ee, tabi aydede bu, o da gökyüzü gibi yanar döner.. Bir yuvarlak oluyor bir hilal.. Durduğu gibi durmuyor ki!! "Alla alllaaaaa" Sonra aydede şarkıları söyledim Can'a. Tam sözlerini bilmediğim için kendi uydurduğum sözlerle biraz ama olsun, Can yine de büyük memnuniyetle dinledi. "Aydede aydede aydedeeee, aydede aydede aydedeeee.. Geceleri ışık saçarsın, gündüzleri saklanır kaçarsın" (dedim ya sözler uydurma, aslı nasıl bilmiyorum..)
Gökyüzü etkinliğine son noktayı "Canı Sıkılan Aydede" kitabıyla koyduk. Hem de ne nokta, üç nokta ya da daha çok. Daha noktalamamız bitmedi. Her gördüğümüze anlatıyoruz :) Aydedenin gökyüzünde tek başına canı çok sıkılmış, buluttan aşağı bakmış, bir AYçiçek tarlası görmüş. Hoooppa diye oradan inip, hemen bir ayçiçeği olmuş, bütün gün diğer ayçiçekleriyle beraber güneşe yüzünü dönmüş, ama bir gün kamyonlar gelmiş, ayçiçeklerini toplayıp çekirdeklerinden yağ yapacaklarmış, aydede oradan kaçıp bir pastanedeki AYçöreklerinin yanına gitmiş. Bir adam gelmiş ayçöreği isteyince, kağıda sarıldığı gibi adama verilmiş, tam adam onu HAAAM yiyecekken Pıır diye kaçıp kitapçıdaki bir kitabın kapağına konmuş. Aynı gün küçük bir kız annesiyle gelip kitabı almış, annesi kıza her akşam masallar okurken aydede de dinlemiş ve hepsini öğrenmiş. Sonra gökyüzüne gidip, her gece yıldızlara masallar anlatmış, canı da bir daha hiç sıkılmamıııışş. Hikaye ilgi çekici anlaşılır resimlerle süslendiği için Can çok ilgilendi. Şimdi de "dede, hoooppaa.. Mama, ham, ınnnn..." diyerek anlatıyor. "Aydedenin canı sıkılmış" diye başlar başlamaz, kitaptaki ilk resimde kollarını bağlamış aydede gibi kollarını birbirine dolamaya çalışıyor :) Çok eğleniyoruz. Walla bu etkinlik konusunu seçen kimdi bilmiyorum ama allah razı olsun demeden geçemeyeceğim.. İlk etkinliğmize CANı gönülden katılmış olduk biz de..
Can (17 aylık) ve annesi Berna
bernacan.blogspot.com
Begümün İlk Etkinliği 100 Günlük:))
Bu etkinliği gördüğümde begümle ne yapabilirim diye düşünüyordum begüm henüz 3.5 aylık,
begümle gezmeye çıkmıştık, bebek arabasında gökyüzünü uzun uzun seyretti. Gülücükler attı çok eğlendi.
Bizde etkinlik için bir adım atmış olalım istedik.:)