Son günlerde Montessori'yi sıkça duyar olmuştum. Birçok anne Montessori'dir tutturmuş gidiyorken ben de merak ettim ve araştırmaya başladım. Nedir bu montessori eğitimi, nasıl işler, mantığı nedir? Doğal olarak ilk iş bu konuyu anlatan internet sitelerine, bloglara daldım. Bir de Montessori ile ilgili kendime kitaplar aldım.
Ben tertip, düzen ve disiplini seven bir yapıya sahibim ve bir anne olarak oğluma da bunları öğretmek istiyorum. Ancak öğretirken de hatalar yapmak istemiyordum. Araştırmalarım sonucunda edindiğim ilk izlenim bu eğitim sisteminin tam da bana göre olduğu yönündeydi. Tam da pozitif disiplini nasıl öğretebilirim diye düşünürken deyim yerindeyse dört ayaküstüne düşmüş ve kendimi bir anda Montessori ile ilgili onlarca sitenin, blogların içinde bulmuştum. Montessori, okudukça araştırdıkça beni cezbetti ve öğrendikçe daha da derinden etkilendim.
Yaptığım araştırmaların sonucunda Montessori ile ilgili topladığım bilgiler ve kendi yorumlarımı bir araya getirip bu yazıda sizlerle paylaşmak istedim. Yazımın devamına geçmeden önce şunu da belirtmek istiyorum; o kadar çok site gezdim ve o kadar çok blog okudum ki beğendiğim ve aklıma yatan bilgileri kaydettim. Bu yüzden size başvuracağınız tek bir kaynak gösteremiyorum. Bunun yerine yaptığım araştırmalara kendi yorumlarımı da ilave edip sizlere sunuyorum. Umarım beğenir ve benim gibi Montessori annelerine katılırsınız.
Montessori Kimdir?
Montessori bir isim aslında… Maria Montessori isimli bir İtalyan bayan profesörün soyadı… Kendi geliştirmiş olduğu bir eğitim "felsefesi" de Montessori Eğitim Sistemi diye biliniyor.
Montessori ile ilgili kitapları okuduğumda aslında Montessori'nin ne kadar trajik bir yaşam öyküsü olduğunu gördüm. Maria Montessori, 1870 yılında İtalya'da doğmuş ve Avrupa'nın en karanlık döneminde İtalya'da yaşayan ve kadın olduğu için eğitim yaşamı boyunca dışlanan fakat bütün bu dışlayıcı tavırlara rağmen eğitimine ısrarla devam edip, İtalya'nın ilk kadın doktoru bir pedagogdur. Daha sonra Roma Üniversitesinde profesörlüğe kadar yükselip öğretim görevlisiyken bu dönemde çok sayıda fakir çocuğu, para almadan tedavi ederek bütün çocukların şaşırtıcı bir potansiyele sahip olarak doğduklarını fark etmiştir.
Roma'da ilk çocuk evini 1907 yılında kurarak, bu eve özel çocukların boyuna uygun küçük tabak, çanaklar yaptırmış. Ellerine göre bıçaklar getirtmiş, marangozlara küçük ebatlarda masa sandalyeler yaptırmıştır. Çocukların kendi çalışma alanlarını belirleyerek onlara küçük halılar vermiş v.s Montessori çocuklara uygun ortamı hazırlayarak ve onları gözlemleyerek bir eğitim sisteminin temelini atmış oldu. Maria Montessori, çocukların gelişim evrelerinden bahseder. Her evrede çocuğun öğrenmeye oldukça duyarlı ve hassas olduğu dönemler varmış. Bu dönemlerde çocuk, içinden gelen doğal bir uyarı veya duyduğu öğrenme gereksinimleriyle, dış etkenlerle zorlanmaksızın öğrenmeye koyulurmuş.
Bugün, Montessori dünya çapında bir saygınlık ve güven kazanmış durumda. Her kesimden annenin ilgisini çekmeyi başaran Montessori, kendi okullarını yaygınlaştırmak için bütün enerjisini harcamış, hatta bu uğurda doktorluk mesleğini de bırakmış. Durup dinlenmeksizin çocukların entellektüel potansiyellerinin değerlendirilmesi adına çalışmış.
Ben de bu vesile ile Montessori teyzemize çocuklarımızı nasıl daha iyi yetiştirebileceğimiz konusunda bizi aydınlattığı için teşekkür etmek istiyorum. Onun metodları sayesinde biz anneler özgüveni yüksek, kendine güvenen, sorumluluk sahibi bir nesli yetiştirmeyi başarmayı umuyoruz.Bir anne olarak, 17 aylık oğluma kendi kendine çatal tutup hiç yardımsız makarna yemeyi öğretebilmişsem, bunda Montessori teyzemizin katkılarını hiçbir zaman göz ardı edemem.
Roma'da ilk çocuk evini 1907 yılında kurarak, bu eve özel çocukların boyuna uygun küçük tabak, çanaklar yaptırmış. Ellerine göre bıçaklar getirtmiş, marangozlara küçük ebatlarda masa sandalyeler yaptırmıştır. Çocukların kendi çalışma alanlarını belirleyerek onlara küçük halılar vermiş v.s Montessori çocuklara uygun ortamı hazırlayarak ve onları gözlemleyerek bir eğitim sisteminin temelini atmış oldu. Maria Montessori, çocukların gelişim evrelerinden bahseder. Her evrede çocuğun öğrenmeye oldukça duyarlı ve hassas olduğu dönemler varmış. Bu dönemlerde çocuk, içinden gelen doğal bir uyarı veya duyduğu öğrenme gereksinimleriyle, dış etkenlerle zorlanmaksızın öğrenmeye koyulurmuş.
Bugün, Montessori dünya çapında bir saygınlık ve güven kazanmış durumda. Her kesimden annenin ilgisini çekmeyi başaran Montessori, kendi okullarını yaygınlaştırmak için bütün enerjisini harcamış, hatta bu uğurda doktorluk mesleğini de bırakmış. Durup dinlenmeksizin çocukların entellektüel potansiyellerinin değerlendirilmesi adına çalışmış.
Ben de bu vesile ile Montessori teyzemize çocuklarımızı nasıl daha iyi yetiştirebileceğimiz konusunda bizi aydınlattığı için teşekkür etmek istiyorum. Onun metodları sayesinde biz anneler özgüveni yüksek, kendine güvenen, sorumluluk sahibi bir nesli yetiştirmeyi başarmayı umuyoruz.Bir anne olarak, 17 aylık oğluma kendi kendine çatal tutup hiç yardımsız makarna yemeyi öğretebilmişsem, bunda Montessori teyzemizin katkılarını hiçbir zaman göz ardı edemem.
Nedir Bu Montessori?
Montessori'yi tek bir cümle ile özetleyecek olsak bu cümle herhalde “Kendi başıma yapabilmem için bana yardım et” olurdu. Bu sistem ebeveynlere çocuğa saygı duymayı ve her çocuğun kendine özgü bir gelişime sahip bireysel bir kişilik olduğunu ve her çocuğun kendi kapasitesi doğrultusunda öğrenebileceğini öğretir. Bu sistem, çocuklara bağımsız davranış ve düşünceler geliştirmeyi, günlük işlerini kendi başlarına görebilmeyi ve en önemlisi de öz saygı ve öz güvenlerini artırmayı öğretmeyi amaçlar. Montessori ile yetişmiş bir çocuk, sorumluluk bilinci, öğrenme aşkı, pratik zekası ve gelişmiş bağımsız kişiliği ile herkesin takdirini toplayan bir karakter olmaktadır. Montessori'nin en doğru uygulama şekli montessori eğitimi veren sınıflarda yapılmaktadır fakat bu evde öğretilemez demek değildir. Ev ortamında da rahatlıkla uygulanabilir. Yapılması gereken şey çocuklara hoş ve düzenli bir ortam sunarak özgürce çalışıp oynayabilmelerini sağlamaktır, böylelikle çocukların özgüvenlerinin inanılmaz derecede geliştiğini görebileceksiniz. Montessori'deki tertip ve düzen çocukları disiplinli ve bağımsız olmaya teşvik eder.
Maria Montessori, “Kendisinin başarabileceğini hissettiği bir işte çocuğa asla yardım etmeyin” der. Ben de bu sözün çok doğru bir söz olduğuna inanıyorum. Hatta Montessori'yi bilmeden önce de ben bu kuralı sürekli uygulardım, bu sistemle ne kadar doğru yaptığımı bir kez daha görmüş oldum. Oğlumla birlikte yaptığımız aktivitelerde beni en çok mutlu eden şey, oğlumun kendi kendine başardığı şeyleri gördükçe onun o heyecanını paylaşabilmek oluyor. Bir şeyleri başarmanın verdiği hazla ağzı kulaklarında aynı işlemi bıkmadan usanmadan defalarca tekrarladığına çok kez şahit oluyorum. Hemen bir örnek verecek olursam; anneannemizin banyosuna yüksekçe bir eşikten geçerek giriliyor. Kaan Efendi o eşikten çıkabiliyor, fakat yardımsız inemiyordu. Ona birkaç kez kendim yaparak gösterdim ve öğretmeye çalıştım ama bana hiç oralı olmamış gibi gelmişti. Ancak ertesi gün onu banyonun eşiğinde kendi kendine denemeler yaparken buluverdim. Birkaç denemeden sonra bir anda nasıl olduysa cesaretlendi ve eşikten tek başına inmeyi başardı. Bense hiç çaktırmadan izlemeye devam ettim. O eşikten inmeyi öğrendi ya, aman Allah’ım o gece o eşikten kaç kez inip çıktığını artık sayamadım. Yüzünde kocaman bir tebessüm ile hiç yapmadıysa en az 50 kez tekrarlamıştır. O anki heyecanını görmek ve onunla paylaşabilmek inanın paha biçilmez bir duyguydu. Kaan o günden sonra 15cm.lik eşiklerden rahatça inip çıkabiliyor.Benim oğlum da dahil olmak üzere küçük çocukların en büyük arzusu sanırım bağımsız hareket edebilmektir.Başarmak için çabalarken ne kadar zevk aldığını oğlumun gözlerinde görebiliyorum.
Demem o ki,biz anneler şu koruma kalkanımızı artık kaldırmalıyız,çocuklarımızı sürekli kontrol altında tutarak onlara iyilik yaptığımızı zannederken aslında kişisel becerileni geliştirmesine engel oluyoruz. Biz çocuğumuza balığı tutup önüne koyarsak, o çocuk asla balık tutmayı öğrenemez. Önce ona balık tutmayı öğretmeliyiz ki çocuklarımızı cesaretlendirmeliyiz. Montessori felsefesinin özünde bu sözün yattığını bir kez daha anlamış bulunmaktayım.
Montessori hakkında detaylı bilgi için:
http://burcu-kaan.blogspot.com/2013/03/montessori.html
Maria Montessori, “Kendisinin başarabileceğini hissettiği bir işte çocuğa asla yardım etmeyin” der. Ben de bu sözün çok doğru bir söz olduğuna inanıyorum. Hatta Montessori'yi bilmeden önce de ben bu kuralı sürekli uygulardım, bu sistemle ne kadar doğru yaptığımı bir kez daha görmüş oldum. Oğlumla birlikte yaptığımız aktivitelerde beni en çok mutlu eden şey, oğlumun kendi kendine başardığı şeyleri gördükçe onun o heyecanını paylaşabilmek oluyor. Bir şeyleri başarmanın verdiği hazla ağzı kulaklarında aynı işlemi bıkmadan usanmadan defalarca tekrarladığına çok kez şahit oluyorum. Hemen bir örnek verecek olursam; anneannemizin banyosuna yüksekçe bir eşikten geçerek giriliyor. Kaan Efendi o eşikten çıkabiliyor, fakat yardımsız inemiyordu. Ona birkaç kez kendim yaparak gösterdim ve öğretmeye çalıştım ama bana hiç oralı olmamış gibi gelmişti. Ancak ertesi gün onu banyonun eşiğinde kendi kendine denemeler yaparken buluverdim. Birkaç denemeden sonra bir anda nasıl olduysa cesaretlendi ve eşikten tek başına inmeyi başardı. Bense hiç çaktırmadan izlemeye devam ettim. O eşikten inmeyi öğrendi ya, aman Allah’ım o gece o eşikten kaç kez inip çıktığını artık sayamadım. Yüzünde kocaman bir tebessüm ile hiç yapmadıysa en az 50 kez tekrarlamıştır. O anki heyecanını görmek ve onunla paylaşabilmek inanın paha biçilmez bir duyguydu. Kaan o günden sonra 15cm.lik eşiklerden rahatça inip çıkabiliyor.Benim oğlum da dahil olmak üzere küçük çocukların en büyük arzusu sanırım bağımsız hareket edebilmektir.Başarmak için çabalarken ne kadar zevk aldığını oğlumun gözlerinde görebiliyorum.
Demem o ki,biz anneler şu koruma kalkanımızı artık kaldırmalıyız,çocuklarımızı sürekli kontrol altında tutarak onlara iyilik yaptığımızı zannederken aslında kişisel becerileni geliştirmesine engel oluyoruz. Biz çocuğumuza balığı tutup önüne koyarsak, o çocuk asla balık tutmayı öğrenemez. Önce ona balık tutmayı öğretmeliyiz ki çocuklarımızı cesaretlendirmeliyiz. Montessori felsefesinin özünde bu sözün yattığını bir kez daha anlamış bulunmaktayım.
Montessori hakkında detaylı bilgi için:
http://burcu-kaan.blogspot.com/2013/03/montessori.html