Yasal Uyari

Aksi belirtilmedikce bu sitede yayinlanan tum yazilarin ve fotograflarin telif hakki yazarina aittir. Izinsiz yapilan tum alintilar icin hukuki yollarin acik oldugu hatirlatilir.
-----------------------------------------

Tanitim

Bu blog, cok yazarli olup Montessori Egitimi mail grubu uyelerinin yazilarindan olusmaktadir ve Montessori Egitimi ile ilgili yazilar icermektedir. Yazarin ismi (ya da takma ismi) yazinin genelde basinda ya da sonunda yer almaktadir.

Buyuyorum Egleniyorum Ogreniyorum aktiviteleri her iki haftada bir konu degistiren ve uyelerimizin cocuklar ile yaptigi calismalari icermektedir.

Buyrun, hosgeldiniz...


16 Haziran 2008 Pazartesi

Arkadaşımızın oynadığı oyundan çıkan ders!...

Çocukluğumuzun oyunları. Evet! Düşünüyorum biz ne oyunlar oynardık diye. Çoğu bilinen oyunlar. Saklambaç, birdir bir, güvercin takla, ip atlama, bilye, yakan top, mendil kapmaca v.s
Tüm babalar bu oyunlardan birini mutlaka oynamıştır. Dostlar bunları nasıl olsa anlatır. Ben farklı bir "oyun"u sizlerle paylaşmak istiyorum.
Benim çocukluğumun bir bölümü Rize ile Çayeli arasında bir sahil köyünde geçti.
Yukarıda saydığım oyunlardan hiçbirini oynamadık o zamanlar. Oturduğumuz ev, hemen denizin dibinde idi. Evler ise –Rize’ye gidenler bilir- çok dağınıktı. Çocukların bir araya gelip oynayacağı alanlar da pek yoktu.
Sahildeki taşları yontup oyuncak araba yaptığımı, taşlardan evler yapıp o evlerin arasına serpiştirdiğim yollardan da o taş arabaları gezdirdiğimi hatırlıyorum.
Köy çocuklarının bir arada oynadığı tek oyun “ateş” adını verdiğimiz bir oyundu. Oranın deyimi ile “ateşun”oyunu.
Bu oyunu akşam hava kararınca oynardık. İki gruba ayrılırdık, bir grup saklananlar olurdu, bir grup da arayanlar. Bir nevi saklambaç ama tek ebe yerine takım halinde arardık saklananları. Saklanma alanı da tüm köydü. Arama gece yarısına kadar sürer, son saklananı da bulunca oyun biterdi. Ertesi akşam oyunun rövanşı yapılır, bu kez saklananlar arayanlar olurdu.
Anlatması basit gibi ama etrafta hiç ışık olmadığını ve ağaçların bol olduğu bir bölgede arama yaptığınızı düşünürseniz, bugünün çocuklarının yapamayacağı bir oyun olduğunu hemen anlarsınız.
Bunları yazarken aklıma bir anım geldi:
Yine bir gece bu oyunu oynuyoruz; ben arayanların içindeyim, gece yarısına kadar saklananların çoğunu bulduk, bir arkadaşı ise bulamıyoruz. Takım halinde arıyoruz, yok yok. Sanki yerin dibine girmiş.
Gece yarısına gelince annelerimiz tek tek çağırmaya başladılar bizi. Sonunda yenilgiyi kabul ettik ve dağıldık.
Ertesi gün bulamadığımız arkadaşımızı sıkıştırdık. Nerede saklandığını öğrenmek için. Önce kem küm etti, belirli bir yer söyleyemedi. Sonra ağabeyi gerçeği açıkladı bize. Oyunu bırakmış, gitmiş evine erkenden yatmış, uyumuş. Halbuki oyunun en önemli kuralı evlere girmemekti.

Benim katıldığım son oyun bu olmuştu. Bir süre ara vermiştik oyunlara. Sonra zaten babamın tayini çıkınca İstanbul’a gelmiştik.
Arkadaşımızın "oyun içinde oynadığı bu küçük oyun" bana iyi bir ders olmuştu.
Punto Dede

Hiç yorum yok: