Nilufer`in kosesini resimdeki gibi hazirladik.
Aynayi okul malzemeleri satan www.discountschoolsupply.com sitesinden aldik. Aslinda tutunmak icin ayri yeri olan aynalar da satiliyordu ama bu aynalar iki parcadan olusuyor.Ileride pek kullanisli olmaz diye dusunduk ve sadece buyuk bir acrylic ayna aldik. Tutunmak icin olan cubugu havlu asmak icin satilan askiliklardan yaptik.
Kitaplarini hasir bir sepetin icine koyduk. Boylelikle kendi alabiliyor. Oyuncaklarindan bazilarini da kucuk bir kutunun icine yerlestirdik. Pelikan seklinde olan oyun torbasinin icine 3-4 oyuncak koyuyoruz ki kalabalik olmasin, hepsi gozuksun. Onun kapagini acip icinde ne var diye bakmasi cok hosuna gidiyor Nilufer`in , o yuzden onu kaldirmadik. Oyuncaklari arada bir degistiriyorum ki hepsi bir anda kalabalik yapmasin ve birden hepsinden bikmasin.
Aynanin basina ilk oturttugumuzdaki tepkisi cok guzeldi Nilufer`in. Onceleri sadece kucagimizda aynanin karsisinda durabiliyordu ama boyle kendisi istedigi gibi durabiliyor. Butun vucudunu inceliyor. Bacagina vuruyor, sonra aynaya bakiyor. Aynaya bakarken sacina dokunuyor. Galiba aynadaki bebekle kendisi arasinda bir bag kurmaya calisiyor. Mimiklerini abartili yapmaya basladi artik. Suratini degisik hallere getirip aynaya bakmasina bayiliyor. Daha detayli oyunlari bu haftanin aktivitesinde yazmayi dusunuyorum.
Tutunmak icin olan yere de tutunup ayakta durmaya bayiliyor. Kendisine aynadan bakiyor. Hareket etmeye calisiyor. Yani kendi kendine baya bir oyalaniyor bu kosede.
Ileride duvara resimler yapistirmayi dusunuyoruz. Bakalim, zamanla degistiririz artik.
30 Haziran 2008 Pazartesi
29 Haziran 2008 Pazar
Bakalım...
Yabancı bir Montessori annesi bloğunda gördüğüm ve uyguladığım bir fikirdir.kumaş parçasına önce çizdim,sonra üstünden işledim.Bizim yemek sandalyemizde genelde tabaklar,kaşıklar ve her ne varsa havalarda uçar:)Buarada bir şekilde yemek yenir:)Bu fikir sayesinde (sürekli anlatarak tabii)Şimdilik uçuşlar biraz azaldı ve hatta çizili yerlere koymaya çalışıyor diyebilirim.Başarılı bir sonuş çıkacağı kesin:)Aynı zamanda basitde olsa sofra düzeni,şekilleri yerine koyabilme gibi yararlarıda olucaktır.Denemekte fayda var:)
28 Haziran 2008 Cumartesi
Babamla Çocukken...
Rahmetli babacığımla çocukken hepinizin bildiği "yumurta tokuşturmaca" oynardık. Babam biz görmeden yumurtalara çeşitli renklerde ispirtolu kalemlerle suratlar çizip, buzdolabının yumurta rafına dizerdi. Kardeşimle ben istediğimiz renkte ve ifadede yumurtayı seçerdik. Piştikten sonra da herkes kendi yumurtasını alır. Hatta babam burada da şöyle yapardı; yumurtaları biraz sıcak verirdi "tutun bakayım kızlar" derdi. Bizde parmakalrımızın ucuyla tutmaya çalışırdık :) O şekilde tokuştururduk! Sonra da yumurtası kırılana gülerdik, şanslı bir çocukluk geçirdim. Evimiz bahçeliydi ve kümesimizde kendi tavuklarımızın yumurtalarını yerdik. Hatta ben sepetle mahallede isteyenlere satardım. Sepetimi de mahalle sakinlerinden İsmet Amca örmüştü. Şu an annemde kalıyorum, kendi evimde buraya çok yakın. Mahallemiz bozulmadan kalan ender yerlerden biridir. Benim bebekliğimi bilen komşularımız, şimdi benim bebeğimi de biliyorlar. Sevgiler...
24 Haziran 2008 Salı
BEÖ: Spor & Koku Aktiviteleri
Merhaba,
Dizüstü bilgisayarımdaki arıza ve o arada yapmış olduğumuz seyahatten dolayı aktivitelerimizi bir türlü bloga aktaramamıştık. Junior' da bugün izin verince hemen bizde ekleyelim istedim.
Herkese sevgiler,
BEÖ : Spor aktivitesi:
Emre Junior(4ay-3 hafta)&Anne Sibel
Emre Junior ile uyandıktan hemen sonra her sabah yüzümüzü yıkayıp spor aktivitemizi gerçekleştiriyoruz. Kol ve bacaklarımızı hareket ettirip masajla son bulduruyoruz.
Sadece ilgili olan o hafta spor aktivitemizi gerçekleştirirken şarkı söylemek yerine sporun faydalarını anlattım:) ne kadarını anladı bilemem ama her aktivite bitiminde yaptığımız gıdıklanma ve yuvarlanma zamanını sabırsızlıkla beklediğinden dinlediğini zannetmiyorum:))
Bebişin hareketliliğine aldığımız iki topunda çok yardımı dokunuyor, tavsiye ederim:) Aldığımızdan beri hatta şuan:) onlarla yuvarlanıp, elinden kaçtığında onlara ulaşmak için elleriyle tutunarak vücudunu topun olduğu tarafa doğru kaydırıyor. Emeklemese de sürünmek buna denir sanırım...
BEÖ : Koku Aktivitesi:
Emre Junior(5ay-1 hafta)&Anne Sibel
Koku aktivitesinin olduğu zaman Kastamonu' da idik. Bir ahbabımızın bahçesinde gerçekleştirmiştik.
Koklamak nasıl yapılır beyefendiye anlatıldı, derin nefes alırken annemi taklit etti:) o taklit esnasında koklanacaklar önüne teker teker sunuldu;))
Dede olayı belgelerken, anane derin nefes almayı öğretmekten dolayı çooook eğlendi. Sanırım o derin nefesi değil sevgili annemi taklit etti durdu:)
Konu ile ilgili görüntüleri daha sonra bloguma upload edeceğim. Yanlız beş aylık bebişiniz varsa koku aktivitesi yaparken dikkat:) herseyi ağza götürdüğünden bizimki gibi bir dereotu tatma olayınız olabilir:))
Buraya döndüğümüzde ise açan çiçeklerimizi, fesleğenimizi, Ayaş' dan gelen mis kokulu domates ve çilekleri kokladık. Bal - limon - ıhlamur - rezene koklandı. Çikolata kutusu beğenildiğinden olsa gerek kollar uzanarak o tarafa yönlendirildik. Kutu açılıp içindeki çikolatalar koklandı, Boaters Kahve kokladık o da sanırım kutunun yanında olduğu için nasibini aldı, etrafa saçıldı.
Sonuç:
Meraklı ve çevresine ilgili biri olması da gözönünde bulundurulursa; oğluş; rezene, ıhlamur, fesleğen, kekikden hoşlanmadı. Benim gibi bir kahve ve çikolata düşkünü olması muhtemel :)
Dizüstü bilgisayarımdaki arıza ve o arada yapmış olduğumuz seyahatten dolayı aktivitelerimizi bir türlü bloga aktaramamıştık. Junior' da bugün izin verince hemen bizde ekleyelim istedim.
Herkese sevgiler,
BEÖ : Spor aktivitesi:
Emre Junior(4ay-3 hafta)&Anne Sibel
Emre Junior ile uyandıktan hemen sonra her sabah yüzümüzü yıkayıp spor aktivitemizi gerçekleştiriyoruz. Kol ve bacaklarımızı hareket ettirip masajla son bulduruyoruz.
Sadece ilgili olan o hafta spor aktivitemizi gerçekleştirirken şarkı söylemek yerine sporun faydalarını anlattım:) ne kadarını anladı bilemem ama her aktivite bitiminde yaptığımız gıdıklanma ve yuvarlanma zamanını sabırsızlıkla beklediğinden dinlediğini zannetmiyorum:))
Bebişin hareketliliğine aldığımız iki topunda çok yardımı dokunuyor, tavsiye ederim:) Aldığımızdan beri hatta şuan:) onlarla yuvarlanıp, elinden kaçtığında onlara ulaşmak için elleriyle tutunarak vücudunu topun olduğu tarafa doğru kaydırıyor. Emeklemese de sürünmek buna denir sanırım...
BEÖ : Koku Aktivitesi:
Emre Junior(5ay-1 hafta)&Anne Sibel
Koku aktivitesinin olduğu zaman Kastamonu' da idik. Bir ahbabımızın bahçesinde gerçekleştirmiştik.
Koklamak nasıl yapılır beyefendiye anlatıldı, derin nefes alırken annemi taklit etti:) o taklit esnasında koklanacaklar önüne teker teker sunuldu;))
Dede olayı belgelerken, anane derin nefes almayı öğretmekten dolayı çooook eğlendi. Sanırım o derin nefesi değil sevgili annemi taklit etti durdu:)
Konu ile ilgili görüntüleri daha sonra bloguma upload edeceğim. Yanlız beş aylık bebişiniz varsa koku aktivitesi yaparken dikkat:) herseyi ağza götürdüğünden bizimki gibi bir dereotu tatma olayınız olabilir:))
Buraya döndüğümüzde ise açan çiçeklerimizi, fesleğenimizi, Ayaş' dan gelen mis kokulu domates ve çilekleri kokladık. Bal - limon - ıhlamur - rezene koklandı. Çikolata kutusu beğenildiğinden olsa gerek kollar uzanarak o tarafa yönlendirildik. Kutu açılıp içindeki çikolatalar koklandı, Boaters Kahve kokladık o da sanırım kutunun yanında olduğu için nasibini aldı, etrafa saçıldı.
Sonuç:
Meraklı ve çevresine ilgili biri olması da gözönünde bulundurulursa; oğluş; rezene, ıhlamur, fesleğen, kekikden hoşlanmadı. Benim gibi bir kahve ve çikolata düşkünü olması muhtemel :)
21 Haziran 2008 Cumartesi
ahsap oyuncaklar
sevgili pinarbk nin bizimle paylastigi baba oyuncagi fikri uzun zamandir aklimdaydi,hatta 1 onceki oyuncak alisverisinde esim muzik aletlerini ve cekici kendi icin secmisti ama islerinin yogunlugu sebebiyle degil oynamak opmek icin bile nermini bulamadi,biz de dayanamadik oynadik..bugun tekrar baba oyuncagi aldim..tahta bloklari ipe dizmece:)
oyuncak 3 yas ustu cocuklar icin ama biz nerminin 3yasinda gercek boncuklarla taki yapmayi planladigimiz icin suan icin bunlar uygundur..
siz de ahsap buyuk boncuklarla ki annem suan ismini hatilayamadigim kanavice diye uydurmak istedigim saksilik yapiminda bu buyuklukte boncuklar kullaniyordu(hani duvar koselerine asilan)
o boncuklari boyayip ayakkabi bagcigina dizebilirsiniz..
ben 7.99 a aldim
oyuncak 3 yas ustu cocuklar icin ama biz nerminin 3yasinda gercek boncuklarla taki yapmayi planladigimiz icin suan icin bunlar uygundur..
siz de ahsap buyuk boncuklarla ki annem suan ismini hatilayamadigim kanavice diye uydurmak istedigim saksilik yapiminda bu buyuklukte boncuklar kullaniyordu(hani duvar koselerine asilan)
o boncuklari boyayip ayakkabi bagcigina dizebilirsiniz..
ben 7.99 a aldim
bu ahsap masa ustu tiyatroyu gordugumde gozlerim isildadi..12.99
-nermin benim adim kopek,hav hav hav
-nermin benim adim ari,viz viz viz
muzik seti.. 19.99
100 parcalik tahta bloklar.. 16.99
el kuklalari tanesi... 1.00
16 Haziran 2008 Pazartesi
Arkadaşımızın oynadığı oyundan çıkan ders!...
Çocukluğumuzun oyunları. Evet! Düşünüyorum biz ne oyunlar oynardık diye. Çoğu bilinen oyunlar. Saklambaç, birdir bir, güvercin takla, ip atlama, bilye, yakan top, mendil kapmaca v.s
Tüm babalar bu oyunlardan birini mutlaka oynamıştır. Dostlar bunları nasıl olsa anlatır. Ben farklı bir "oyun"u sizlerle paylaşmak istiyorum.
Benim çocukluğumun bir bölümü Rize ile Çayeli arasında bir sahil köyünde geçti.
Yukarıda saydığım oyunlardan hiçbirini oynamadık o zamanlar. Oturduğumuz ev, hemen denizin dibinde idi. Evler ise –Rize’ye gidenler bilir- çok dağınıktı. Çocukların bir araya gelip oynayacağı alanlar da pek yoktu.
Sahildeki taşları yontup oyuncak araba yaptığımı, taşlardan evler yapıp o evlerin arasına serpiştirdiğim yollardan da o taş arabaları gezdirdiğimi hatırlıyorum.
Köy çocuklarının bir arada oynadığı tek oyun “ateş” adını verdiğimiz bir oyundu. Oranın deyimi ile “ateşun”oyunu.
Bu oyunu akşam hava kararınca oynardık. İki gruba ayrılırdık, bir grup saklananlar olurdu, bir grup da arayanlar. Bir nevi saklambaç ama tek ebe yerine takım halinde arardık saklananları. Saklanma alanı da tüm köydü. Arama gece yarısına kadar sürer, son saklananı da bulunca oyun biterdi. Ertesi akşam oyunun rövanşı yapılır, bu kez saklananlar arayanlar olurdu.
Anlatması basit gibi ama etrafta hiç ışık olmadığını ve ağaçların bol olduğu bir bölgede arama yaptığınızı düşünürseniz, bugünün çocuklarının yapamayacağı bir oyun olduğunu hemen anlarsınız.
Bunları yazarken aklıma bir anım geldi:
Yine bir gece bu oyunu oynuyoruz; ben arayanların içindeyim, gece yarısına kadar saklananların çoğunu bulduk, bir arkadaşı ise bulamıyoruz. Takım halinde arıyoruz, yok yok. Sanki yerin dibine girmiş.
Gece yarısına gelince annelerimiz tek tek çağırmaya başladılar bizi. Sonunda yenilgiyi kabul ettik ve dağıldık.
Ertesi gün bulamadığımız arkadaşımızı sıkıştırdık. Nerede saklandığını öğrenmek için. Önce kem küm etti, belirli bir yer söyleyemedi. Sonra ağabeyi gerçeği açıkladı bize. Oyunu bırakmış, gitmiş evine erkenden yatmış, uyumuş. Halbuki oyunun en önemli kuralı evlere girmemekti.
Benim katıldığım son oyun bu olmuştu. Bir süre ara vermiştik oyunlara. Sonra zaten babamın tayini çıkınca İstanbul’a gelmiştik.
Arkadaşımızın "oyun içinde oynadığı bu küçük oyun" bana iyi bir ders olmuştu.
Punto Dede
Tüm babalar bu oyunlardan birini mutlaka oynamıştır. Dostlar bunları nasıl olsa anlatır. Ben farklı bir "oyun"u sizlerle paylaşmak istiyorum.
Benim çocukluğumun bir bölümü Rize ile Çayeli arasında bir sahil köyünde geçti.
Yukarıda saydığım oyunlardan hiçbirini oynamadık o zamanlar. Oturduğumuz ev, hemen denizin dibinde idi. Evler ise –Rize’ye gidenler bilir- çok dağınıktı. Çocukların bir araya gelip oynayacağı alanlar da pek yoktu.
Sahildeki taşları yontup oyuncak araba yaptığımı, taşlardan evler yapıp o evlerin arasına serpiştirdiğim yollardan da o taş arabaları gezdirdiğimi hatırlıyorum.
Köy çocuklarının bir arada oynadığı tek oyun “ateş” adını verdiğimiz bir oyundu. Oranın deyimi ile “ateşun”oyunu.
Bu oyunu akşam hava kararınca oynardık. İki gruba ayrılırdık, bir grup saklananlar olurdu, bir grup da arayanlar. Bir nevi saklambaç ama tek ebe yerine takım halinde arardık saklananları. Saklanma alanı da tüm köydü. Arama gece yarısına kadar sürer, son saklananı da bulunca oyun biterdi. Ertesi akşam oyunun rövanşı yapılır, bu kez saklananlar arayanlar olurdu.
Anlatması basit gibi ama etrafta hiç ışık olmadığını ve ağaçların bol olduğu bir bölgede arama yaptığınızı düşünürseniz, bugünün çocuklarının yapamayacağı bir oyun olduğunu hemen anlarsınız.
Bunları yazarken aklıma bir anım geldi:
Yine bir gece bu oyunu oynuyoruz; ben arayanların içindeyim, gece yarısına kadar saklananların çoğunu bulduk, bir arkadaşı ise bulamıyoruz. Takım halinde arıyoruz, yok yok. Sanki yerin dibine girmiş.
Gece yarısına gelince annelerimiz tek tek çağırmaya başladılar bizi. Sonunda yenilgiyi kabul ettik ve dağıldık.
Ertesi gün bulamadığımız arkadaşımızı sıkıştırdık. Nerede saklandığını öğrenmek için. Önce kem küm etti, belirli bir yer söyleyemedi. Sonra ağabeyi gerçeği açıkladı bize. Oyunu bırakmış, gitmiş evine erkenden yatmış, uyumuş. Halbuki oyunun en önemli kuralı evlere girmemekti.
Benim katıldığım son oyun bu olmuştu. Bir süre ara vermiştik oyunlara. Sonra zaten babamın tayini çıkınca İstanbul’a gelmiştik.
Arkadaşımızın "oyun içinde oynadığı bu küçük oyun" bana iyi bir ders olmuştu.
Punto Dede
BEO - Kokular
Anneleri Ayse ile 6-7 yaslarindaki cocuklari Ahmet Arda ve Ayse Verda...
Diger bir ifadeyle; Mutlu Cocuklar
............................................
Gunlerdir koku ile yapabilecegimiz aktiviteler dusunuyordum fakat bir turlu aklima gelmiyordu. Cumartesi bir parfumeriye gidip pespese parfum koklatmayi ve birkac koklamadan sonra koku farkini anlayamayacaklarini gorsunler diye kafamdan gecirdim ama telasenin icinde unuttuk ve oylece kaldi. Bugunde evdeki parfumlerle ayni seyi yapmak aklima geldi ama bu seferde cocuklar icin pespese birsuru kimyasal koklamalari zararli olabilir diye gene yaptirmadim...
Biraz once yemeklerini yerlerken gene aklima kokularla ilgili hicbir aktivite yapmadigimiz geldi ve "cocuklar koklama ile ilgili neler yapabiliriz akliniza neler geliyor" diye sordum. Simdi tek tek neler dediklerini yazmak istiyorum, fiili aktivite yerine konusmali oldu bizimki de ;))
Ardanin ilk soyledigi cumle;
_'bırt' yontemi anne!! mesela bi bırt olsa hemen kokusu cikar!! (hep birlikte kahkaha :))
.
gene Arda;
_mesela mutfakta pisen yemek; hemen kokusu salona geliverir...
.
bu sefer verda;
_piknikte mangal yaparken cikan dumanin ve atesinin kokusu ve sonra da pisen etlerin kokusu...
.
Arda;
_renk renk ve cook cesitli kokulari olan cicekler...
.
Verda;
_asansore girdigimizdeki sigara(yasak olmasina ragmen hala da iciyorlar ya anlayamiyoum ben bu insanlari!) ve parfum kokulari
.
Arda;
_Ayak kokusu
.
Arda;
_insan kokusu!!
Bu konuya girmek isterim; bizimkiler insanlari kokularindan tanir. Evimizde ki bir giysiye bazen "aaa burda tahanur kokusu var" derler. yada bir esyanin kokusunu, tanidigimiz baska bir insanin kokusuna benzetirler.
Gecen gun de balkondalar ve Arda verdaya;
_verda, kubra abla balkona cikmis(alt kat komsu kizi)
Verda;
_hani yok kii goremiyorum abi
Arda;
_yok gozukmuyor zaten, kokusunu aldim sadece !!
Aslinda kisiye mâlettikleri kokular buyuk ihtimalle kullandiklari yumusatici yada parfumun kokulari ama iste o kokuyu hic unutmuyorlar, nerede o kokuya rastlasalar hemen tanimladiklari insanlar olarak dusunuyorlar...velhasil kelam, bizimkiler ozellikle de Arda kokular konusunda cok hassas, burnundan asla koku kacmaz :)
..............................
Birkac arkadasimiz baharatlarla aktivite yaptigindan bizimkide farkli bir aktivite olsun dıye dusumustum. Fakat simdi "burnundan kacmaz" deyince, aklima baharatlari tam tanimiyor olabilecekleri geldi. Yanimda kartlarla oynayan cocuklara hemen "baharat nedir, biliyormusunuz?" dedim ve hemen "yemeklere katilan biberin cesitleri olan seyler"(sanirim karabiber, kirmizibiberden dolayi) dediler.
Yok kokularini ayirabileceklerini sanmiyorum, cunku bende zaten baharat ozurluyum, yemeklerde de kullandigim belli basli birkac tane baharat vardir hep onlardan katarim.
En iyisi ben kalkayim da, baharatlari ortaya getireyim bi bakalim ;)sonucu da aktaririm insallah...
Diger bir ifadeyle; Mutlu Cocuklar
............................................
Gunlerdir koku ile yapabilecegimiz aktiviteler dusunuyordum fakat bir turlu aklima gelmiyordu. Cumartesi bir parfumeriye gidip pespese parfum koklatmayi ve birkac koklamadan sonra koku farkini anlayamayacaklarini gorsunler diye kafamdan gecirdim ama telasenin icinde unuttuk ve oylece kaldi. Bugunde evdeki parfumlerle ayni seyi yapmak aklima geldi ama bu seferde cocuklar icin pespese birsuru kimyasal koklamalari zararli olabilir diye gene yaptirmadim...
Biraz once yemeklerini yerlerken gene aklima kokularla ilgili hicbir aktivite yapmadigimiz geldi ve "cocuklar koklama ile ilgili neler yapabiliriz akliniza neler geliyor" diye sordum. Simdi tek tek neler dediklerini yazmak istiyorum, fiili aktivite yerine konusmali oldu bizimki de ;))
Ardanin ilk soyledigi cumle;
_'bırt' yontemi anne!! mesela bi bırt olsa hemen kokusu cikar!! (hep birlikte kahkaha :))
.
gene Arda;
_mesela mutfakta pisen yemek; hemen kokusu salona geliverir...
.
bu sefer verda;
_piknikte mangal yaparken cikan dumanin ve atesinin kokusu ve sonra da pisen etlerin kokusu...
.
Arda;
_renk renk ve cook cesitli kokulari olan cicekler...
.
Verda;
_asansore girdigimizdeki sigara(yasak olmasina ragmen hala da iciyorlar ya anlayamiyoum ben bu insanlari!) ve parfum kokulari
.
Arda;
_Ayak kokusu
.
Arda;
_insan kokusu!!
Bu konuya girmek isterim; bizimkiler insanlari kokularindan tanir. Evimizde ki bir giysiye bazen "aaa burda tahanur kokusu var" derler. yada bir esyanin kokusunu, tanidigimiz baska bir insanin kokusuna benzetirler.
Gecen gun de balkondalar ve Arda verdaya;
_verda, kubra abla balkona cikmis(alt kat komsu kizi)
Verda;
_hani yok kii goremiyorum abi
Arda;
_yok gozukmuyor zaten, kokusunu aldim sadece !!
Aslinda kisiye mâlettikleri kokular buyuk ihtimalle kullandiklari yumusatici yada parfumun kokulari ama iste o kokuyu hic unutmuyorlar, nerede o kokuya rastlasalar hemen tanimladiklari insanlar olarak dusunuyorlar...velhasil kelam, bizimkiler ozellikle de Arda kokular konusunda cok hassas, burnundan asla koku kacmaz :)
..............................
Birkac arkadasimiz baharatlarla aktivite yaptigindan bizimkide farkli bir aktivite olsun dıye dusumustum. Fakat simdi "burnundan kacmaz" deyince, aklima baharatlari tam tanimiyor olabilecekleri geldi. Yanimda kartlarla oynayan cocuklara hemen "baharat nedir, biliyormusunuz?" dedim ve hemen "yemeklere katilan biberin cesitleri olan seyler"(sanirim karabiber, kirmizibiberden dolayi) dediler.
Yok kokularini ayirabileceklerini sanmiyorum, cunku bende zaten baharat ozurluyum, yemeklerde de kullandigim belli basli birkac tane baharat vardir hep onlardan katarim.
En iyisi ben kalkayim da, baharatlari ortaya getireyim bi bakalim ;)sonucu da aktaririm insallah...
12 Haziran 2008 Perşembe
BEÖ: Kokular
Yapıncak-Ada 10.5 aylık
Ada'nın kokuya karşı duyarlı olduğunu söylemem zor. Örneğin şu ana kadar hiç bir yemeği ayırmamış durumda. Ciğeri de (!), kuru eriği de, balığı, yoğurdu da aynı iştahla yiyor (ve tabii bizi sevindiriyor, sağolsun). Bazen hatta olur da yanlışlıkla bozuk bir şey yediriversek bir şekilde, onu da hiç fark etmeden iştahla midesine indirir diye korkuyorum.
Bu sebeple bu haftaki BEÖ deneyimizi daha bilinçli şekilde yapmaya çalıştık. Ada'ya sırayla çok keskin kokulu bir kırmızı gülü, ağır şekerli kokulu bir tatlı kavunu, parfüm şişesinden gelen keskin kokuyu, bir limonu ve diş macununu koklattım. Koklarken abartı burun hareketleri yaparak ona örnek olmaya çalışıp, beni taklit etmesini ve nefesini bilinçle içine çekmesini sağlamaya çalıştım.
Sonuç: Ada hepsini yemek, gülü de yalamak istedi. Yüzünde koku değişimini veya koku zevkini ele verecek hiç bir değişim olmadı. Ama ona gösterdiğim şekilde nefesi içine çekerken yeni bir mimik sahibi oldu.
Şimdi koklayacak bir şey olsun olmasın, bu suratla karşımıza çıkıp hem ilgimizi kendine çekiveriyor, hem de bizi güldürüyor. Koku deneylerine devam edeceğiz.
Bu sebeple bu haftaki BEÖ deneyimizi daha bilinçli şekilde yapmaya çalıştık. Ada'ya sırayla çok keskin kokulu bir kırmızı gülü, ağır şekerli kokulu bir tatlı kavunu, parfüm şişesinden gelen keskin kokuyu, bir limonu ve diş macununu koklattım. Koklarken abartı burun hareketleri yaparak ona örnek olmaya çalışıp, beni taklit etmesini ve nefesini bilinçle içine çekmesini sağlamaya çalıştım.
Sonuç: Ada hepsini yemek, gülü de yalamak istedi. Yüzünde koku değişimini veya koku zevkini ele verecek hiç bir değişim olmadı. Ama ona gösterdiğim şekilde nefesi içine çekerken yeni bir mimik sahibi oldu.
Şimdi koklayacak bir şey olsun olmasın, bu suratla karşımıza çıkıp hem ilgimizi kendine çekiveriyor, hem de bizi güldürüyor. Koku deneylerine devam edeceğiz.
Defne'min Koku Aktivitesi
Defne'me zaman zaman elime geçen kokulu nesneleri koklatıyordum. Bu aktivite tam bize göre oldu. Defne'ye önce nesneleri koklatıyorum, daha sonra isimlerini söylüyorum.
İlk önce bu sıcak havalarda içmek için limonata yaparken kabuklarını rendelediğim limonları koklattım. Limonu yemek istedi. Ağzını açtı ve ısırmaya çalıştı.
Daha sonra türk kahvesi koklattım burnunu şekilden şekle soktu. Aynısını kuru soğan için de yaptı.
Evde bulduğum lavanta kesesini koklattım. Keseyi eline alıp yemek istedi :)
Nane ve tarçın koklattım, kafasını geri çekti. Sanırım kokuları keskin geldi. Genel olarak baskın kokuları sevmiyor. Yüzünün aldığı şekilden bu anlaşılıyor :)
Nane ve tarçın koklattım, kafasını geri çekti. Sanırım kokuları keskin geldi. Genel olarak baskın kokuları sevmiyor. Yüzünün aldığı şekilden bu anlaşılıyor :)
Etiketler:
0-2 Yas Oyunlari,
Buyuyorum Egleniyorum Ogreniyorum
"su"
Poyraz ve ben kaçırdığımız aktiviteleride yapmaya,beraber keşfetmeye çalışıyoruz.Su ile ilgili aktivitede Poyraz'ın daima benden istediği su biberonunu hedef aldım:)Sırf biberonu istemiyor aynı zamanda benim içirmemi istiyordu.Öncelikle biberonu onun ulaşabileceği ve her zaman aynı yere koyarak işe başladım.Sonra benden her istediğinde biberonun yanına giderek gösterdim,burdan alıp içebileceğini anlattım.Sonra inanılmaz bir hızla ordan artık gidip kendi içmeye ve aynı yere bırakmaya başladı(genellikle).Bizim için son derece başarılı bir aktivite oldu:)sevgiler...
10 Haziran 2008 Salı
Düzenlenmiş Çevre
Uyguladığımız yöntemin en kısa ama en özlü açıklaması, çocuklara önceden hazırlanmış, düzenlenmiş bir çevrede özgürlük tanımaktır. Maria Montessori
Düzen ve özgürlük arasındaki mantıklı denge
Düzenlenmiş çevre, çocuk için “öğretmen” rolünü üstlenir.
Düzenlenmiş çevrede çocuk, özel olarak geliştirilmiş Montessori materyalleri ile kendi kendine öğrenecektir. Bunlar, genellikle basit, doğal malzemelerden üretilmiş, çocuğun yanlışını kendi kendine görebileceği şekilde tasarlanmış materyallerdir. Eğer çocuk bir hata yaparsa, materyalin kendisine bakarak yaptığı hatayı düzeltebilir. Örneğin çeşitli büyüklükteki daireleri yerine yerleştirme çalışmasında, hiç bir daire bir diğerinin boyutunda değildir. Tek bir doğru vardır.
Montessori sınıflarında çocukların sınıf içinde istedikleri gibi dolaşmalarına izin verildiği gibi okuldan açık alana çıkmalarına da izin verilmektedir. Çocuklar bu alanlar içinde gidip gelmekte özgürdürler. Hareketlerdeki bu özgürlük nedeniyle Montessori sisteminde çalışma, geleneksel okullardaki gibi dinlenme ya da oyun zamanlarına bölünmemiştir.
Montessori sınıfı, farklı yaş gruplarını içerir. Çocuk kendisinden yaşça büyük ve deneyimli çocuklardan öğrenme olanağı bulur, daha sonraları ise, kendi edindiği bilgiler ışığında artık beceri kazandığı konularda, daha az deneyimli olan çocuklara yardımcı olur. Böylece, çocuk aynı zamanda, çok sayıda değişik kişilerle sosyal yönden ilişki kurmayı öğrenir. Değişik yaş gruplarındaki çocukların birlikte olmaları toplumsal gelişmelerine de yardımcı olur. Özellikle büyük çocukların küçüklere örnek olmaları ve onlara gerçekten ihtiyaç duydukları zaman yardım etmeleri, hem büyükler, hem küçükler yönünden olumlu bir yaklaşımdır. Çünkü Montessoriye göre büyük çocukların daha küçük yaşlardaki çocuklara yaptıkları yardımlarda yetişkinlerinkinde olduğu gibi aşırı koruyuculuk yoktur. Büyük çocuklar, küçük bir çocuğun ne zaman gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunu yetişkinden daha iyi anlarlar ve bu konuda küçüğün özgürlüğüne daha saygılıdırlar.
Kaynaklar: www.archisugar.com, Montessoriye Giriş - Esra Şeker Baccio
www.alternatifegitimdernegi.org.tr, "Çocuk Eğitiminde Montessori Yaklaşımı" - Bil.Uzm. Vuslat Oğuz / Doç. Dr. Aysel Köksal Akyol
Düzen ve özgürlük arasındaki mantıklı denge
Montessori metodu bir çeşit ‘kendi kendini eğitme’ diye de tanımlanabilir. Sadece çevre, çocuğun gereksinimine göre hazırlanmış, amaçlı, planlı ve kontrollüdür.
Çocuk bu özel şekilde düzenlenmiş çevre içinde kendi kendini eğitirken kendine güveni de kazanmış olur. Montessori, bireyin bağımsız bırakıldığı oranda potansiyelinin ortaya çıkabileceğini savunur.
Montessori ortamının temel özelliklerinden biri çevrenin sade fakat uyumlu renk ve eşyalarla zevkli bir şekilde düzenlenmesidir. Montessori gerçek güzelliğin basitlik olduğuna inanır. Bu nedenle de çocuklar için çok süslü, karmaşık eşyalar yerine, sade, çocuğun ihtiyacına uygun şekilde düzenlenmiş bir ortam hazırlanmalıdır. Çocuğun boyutlarına ve ihtiyaçlarına göre düzenlenen bu ortam içinde yetişkin için özel olarak konulmuş hiçbir eşya yoktur.Düzenlenmiş çevre, çocuk için “öğretmen” rolünü üstlenir.
Düzenlenmiş çevrede çocuk, özel olarak geliştirilmiş Montessori materyalleri ile kendi kendine öğrenecektir. Bunlar, genellikle basit, doğal malzemelerden üretilmiş, çocuğun yanlışını kendi kendine görebileceği şekilde tasarlanmış materyallerdir. Eğer çocuk bir hata yaparsa, materyalin kendisine bakarak yaptığı hatayı düzeltebilir. Örneğin çeşitli büyüklükteki daireleri yerine yerleştirme çalışmasında, hiç bir daire bir diğerinin boyutunda değildir. Tek bir doğru vardır.
Montessori sınıflarında çocukların sınıf içinde istedikleri gibi dolaşmalarına izin verildiği gibi okuldan açık alana çıkmalarına da izin verilmektedir. Çocuklar bu alanlar içinde gidip gelmekte özgürdürler. Hareketlerdeki bu özgürlük nedeniyle Montessori sisteminde çalışma, geleneksel okullardaki gibi dinlenme ya da oyun zamanlarına bölünmemiştir.
Montessori sınıfı, farklı yaş gruplarını içerir. Çocuk kendisinden yaşça büyük ve deneyimli çocuklardan öğrenme olanağı bulur, daha sonraları ise, kendi edindiği bilgiler ışığında artık beceri kazandığı konularda, daha az deneyimli olan çocuklara yardımcı olur. Böylece, çocuk aynı zamanda, çok sayıda değişik kişilerle sosyal yönden ilişki kurmayı öğrenir. Değişik yaş gruplarındaki çocukların birlikte olmaları toplumsal gelişmelerine de yardımcı olur. Özellikle büyük çocukların küçüklere örnek olmaları ve onlara gerçekten ihtiyaç duydukları zaman yardım etmeleri, hem büyükler, hem küçükler yönünden olumlu bir yaklaşımdır. Çünkü Montessoriye göre büyük çocukların daha küçük yaşlardaki çocuklara yaptıkları yardımlarda yetişkinlerinkinde olduğu gibi aşırı koruyuculuk yoktur. Büyük çocuklar, küçük bir çocuğun ne zaman gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunu yetişkinden daha iyi anlarlar ve bu konuda küçüğün özgürlüğüne daha saygılıdırlar.
Kaynaklar: www.archisugar.com, Montessoriye Giriş - Esra Şeker Baccio
www.alternatifegitimdernegi.org.tr, "Çocuk Eğitiminde Montessori Yaklaşımı" - Bil.Uzm. Vuslat Oğuz / Doç. Dr. Aysel Köksal Akyol
BEO: "SPOR" - Ozet
"SPOR" aktivitesi yapan bloglar:
Ibrahim Berk
Agaca Bir Tas Attim
Meripoint
Ada Kizim
Hayal Alanim
Kayra ve Deniz
Keo's Zone
Bora ve Ben
Mutlu Cocuklar
Alperen & Asli
Hayati Paylasirken
Archi*Sugar
Ibrahim Berk
Agaca Bir Tas Attim
Meripoint
Ada Kizim
Hayal Alanim
Kayra ve Deniz
Keo's Zone
Bora ve Ben
Mutlu Cocuklar
Alperen & Asli
Hayati Paylasirken
Archi*Sugar
Montessori blogunda yayimlanan SPOR aktiviteleri:
Akin Abi ve torunu
Ozgur ve Ceren
Hayal ve Damla
Ayse ve cocuklari
Esra ve Erva
Arzu ve Karan
Zerrin ve Kizi
Pinar ve Duru
Yapincak ve Ada
Ilknur ve Nilufer
Esra ve Defne
Atlanan adres sahipleri lutfen kusura bakmasin. Bana mesaj ya da mail atarsaniz hemen ekleme yapilacaktir.
Akin Abi ve torunu
Ozgur ve Ceren
Hayal ve Damla
Ayse ve cocuklari
Esra ve Erva
Arzu ve Karan
Zerrin ve Kizi
Pinar ve Duru
Yapincak ve Ada
Ilknur ve Nilufer
Esra ve Defne
Atlanan adres sahipleri lutfen kusura bakmasin. Bana mesaj ya da mail atarsaniz hemen ekleme yapilacaktir.
Antalya'da SPOR
Esra (Archi*Sugar) ve 2,5 yasindaki kizi Defne
......................................................................
Aslinda otelde yapilabilecek spor aktivitelerinin cok daha fazla oldugunu dusunerek, spor aktivitemizi Antalya tatilimize denk getirmeye calistim. Dogru yaptigimi da tatil sirasinda gordum. Herseyden once, Defne tatilimiz boyunca bol bol yuzdu. Havuzda yuzmeyi denizde yuzmeye tercih etti. Sanirim bunun en buyuk sebebi deniz suyunun henuz soguk olmasi ve dalgalar. Havuzda saatler gecirdi ve hatta sudan cikmak hic istemedi. Aksamlari dahi kosa kosa havuz kenarina gidip su ile oynadi.
Deniz kenarinda ise suya tas atmaya bayildi. Tam bir spor sayilmasa da kol kaslarinin gelisimi icin faydali oldugu kesin.
Ayrica Defne, Antalya'da bilardo ile tanisti. Once toplari yuvarlamakla yetinse de sevgili Aycobani'ni ve ailesinin oteline gittigimizde istaka ile de toplari yuvarlamayi basardi. :-)
Peki bu futbol sayilir mi? :-)
Bu aktivelerin disinda basketbol ve futbol oynadik. Ne yazik ki o anlara ait fotografimiz yok.
......................................................................
Aslinda otelde yapilabilecek spor aktivitelerinin cok daha fazla oldugunu dusunerek, spor aktivitemizi Antalya tatilimize denk getirmeye calistim. Dogru yaptigimi da tatil sirasinda gordum. Herseyden once, Defne tatilimiz boyunca bol bol yuzdu. Havuzda yuzmeyi denizde yuzmeye tercih etti. Sanirim bunun en buyuk sebebi deniz suyunun henuz soguk olmasi ve dalgalar. Havuzda saatler gecirdi ve hatta sudan cikmak hic istemedi. Aksamlari dahi kosa kosa havuz kenarina gidip su ile oynadi.
Deniz kenarinda ise suya tas atmaya bayildi. Tam bir spor sayilmasa da kol kaslarinin gelisimi icin faydali oldugu kesin.
Ayrica Defne, Antalya'da bilardo ile tanisti. Once toplari yuvarlamakla yetinse de sevgili Aycobani'ni ve ailesinin oteline gittigimizde istaka ile de toplari yuvarlamayi basardi. :-)
Peki bu futbol sayilir mi? :-)
Bu aktivelerin disinda basketbol ve futbol oynadik. Ne yazik ki o anlara ait fotografimiz yok.
7 Haziran 2008 Cumartesi
Fesleğen...
Bu haftanın aktivitesini Duru ile babası yaptı. Ben sadece materyalleri hazır ettim, ne yapılabileceğini düşünüp fotoğrafları çektim.
Duru uzun bir süredir çiçeklerin koklanacağını biliyor ve her gördüğü çiçeği kokluyor. Anneannesinin O'na öğrettiği birşey bu. Bu aktiviteyi ikinci kez tekrarladığımızda ne yapması grektiğini biliyordu.
Balkona yeni aldığım fesleğenler önce yakından koklandı, ellendi.
Sonra elini kokladı. Kokunun ne kadar uçucu da olsa bir süreliğine elimize, vücudumuza sinebileceğini söyledim. Aynı şekilde giysilere de sindiğini anlattım. Biz yokken tişörtlerimizi koklayarak uyuduğu için bu bildiği birşeydi:((
Herşeyde olduğu gibi, fesleğenin de tadına bakıldı. Sevdi mi, sevmedi mi, yüzünden anlayamadım...
Herşeyde olduğu gibi, fesleğenin de tadına bakıldı. Sevdi mi, sevmedi mi, yüzünden anlayamadım...
Koklamak hayatı tanımada çok önemli bence. Yaşamın en anlamlı yönlerinden biri güzel kokular. Duru da kokuların ve beraberinde getireceği güzelliklerin farkında yaşasın istiyorum.
Bana sorarsanız, en vazgeçilmez iki koku, çiçeklere ve bebeklere ait...
4 Haziran 2008 Çarşamba
Koklamayi denedik
Evet minikle koklamayi denedik. Karan'in koklama aliskanliginin henuz 11 ayliken basladigini saniyorum, cunku ilk olarak sundugum her hangi bir yiyecek oldugunda eger denemek istemezse " hadi bir kokla bakalim Karan, nasil kokuyormus deyip " Karan'i yiyecege isindirmaya calisiyordum. O da koklayip eger aldigi kokuyu begenirse deniyordu ama aldigi koku cok karisik olursa denemeyi reddediyordu, bu huyu hala biraz var. Hala onceden yedigi birseye benzetemedi bir yiyecegi denemeden once kokluyor. Bu hafta Montessori grubun aktivitesi "koku" olunca bende ilginc birseyler yapayim istedim ama yine dondum dolastim degisik baharat ve bitkilerde takildim. Karan henuz karsilastirma yapamayacak kadar kucukoldugundan sadece baharat ve bitkileri ona sunmak ve tatmasina izin vermekle yetindim, iki yasindan sonra aktiviteyi karsilastirma yapabilecegi gibi yeniden tekrarlamayi planliyorum.
Tabaklari teker teker kendi basina koklamayi tercih etti minik,
Sonra hepsinin tadina bakti, kimisini hic sevdi, acele acele tukurdu...
En cok tarcini sevdi, hem kokladi, hem yedi.
Bir sure sonra tum bahartlar ortadaydi, once yavas yavas hersinden birer parca tasidi ,sanirim karisimlarinin nasil bir sey olacagini merak etti, sonunda hepsini doktu yerlere :)
Neyse ki oglum ev islerinde cok becerikli de ortaligin temizlenmesinde bana cok yardimci oldu.
Minik cok keyif aldi koklama isinden, biraz bir kac aktiviteyi biribirine karistirmis da olsak bence oldukca basariliydik:)
2 Haziran 2008 Pazartesi
Spor aktivitelerimiz
Aktivite 1: Kurek cekiyoruz
Ilk spor aktivitemizi "Haydi Oynuyoruz"`dan aldik. Nilufer`i karsima oturtup "fis fis kayikci" esliginde onu one dogru cektim. Daha sonra da arkaya dogru iterek arkaya gitmesini sagladim. Nilufer`in hem kol kaslari hem de sirt kaslarini calistirmis olduk.
Aktivite 2: Havada ucuyoruz
Kendim yere yattim. Nilufer`i kucakladim. Nilufer`i bir asagiya bir yukariya kaldirdim. Boylelikle onun boyun kaslari benim de kol kaslarim calismis oldu.
Aktivite 3: Tunelden geciyoruz
Kizim yuz ustu durmasini pek sevmiyor. Eger kendisi yuz ustu donmusse o zaman biraz duruyor oyle sonra yine yana donuyor. Biz de yuz ustu durmaya alistirmak icin onu yuz ustu yatirdik, kenarlara yastik koyduk. Onune de cok sevdigi topunu koyduk. Boylelikle ona ulasmaya calistigi icin ve yanlara donemedigi icin boyle yuz ustu baya bir sure durdu.
Aktivite 4: Ayaga kalkiyoruz
Bu aktivitede once Nilufer`i yere yatirdim. Nilufer`in ellerinden tuttum ve hafif one dogru cektim. Boylelikle oturur duruma geldi. Sonra ellerinden tutarak yukari dogru kaldirdim. Bu da ayaga kalkmasini sagladi. Artik ellerinden tutunca kendi kendine ayakta durabiliyor.
Ilk spor aktivitemizi "Haydi Oynuyoruz"`dan aldik. Nilufer`i karsima oturtup "fis fis kayikci" esliginde onu one dogru cektim. Daha sonra da arkaya dogru iterek arkaya gitmesini sagladim. Nilufer`in hem kol kaslari hem de sirt kaslarini calistirmis olduk.
Aktivite 2: Havada ucuyoruz
Kendim yere yattim. Nilufer`i kucakladim. Nilufer`i bir asagiya bir yukariya kaldirdim. Boylelikle onun boyun kaslari benim de kol kaslarim calismis oldu.
Aktivite 3: Tunelden geciyoruz
Kizim yuz ustu durmasini pek sevmiyor. Eger kendisi yuz ustu donmusse o zaman biraz duruyor oyle sonra yine yana donuyor. Biz de yuz ustu durmaya alistirmak icin onu yuz ustu yatirdik, kenarlara yastik koyduk. Onune de cok sevdigi topunu koyduk. Boylelikle ona ulasmaya calistigi icin ve yanlara donemedigi icin boyle yuz ustu baya bir sure durdu.
Aktivite 4: Ayaga kalkiyoruz
Bu aktivitede once Nilufer`i yere yatirdim. Nilufer`in ellerinden tuttum ve hafif one dogru cektim. Boylelikle oturur duruma geldi. Sonra ellerinden tutarak yukari dogru kaldirdim. Bu da ayaga kalkmasini sagladi. Artik ellerinden tutunca kendi kendine ayakta durabiliyor.
Parfümle ilk tanışma ve “acı” gerçek!...
Koku alma etkinliğinde dostlarımın neler yapacağını çok merak ediyorum.
Biliyorsunuz, insanlarda koku alma duyusu hayvanların koku alma duyuları gibi çok gelişmemiş. Çocuklarda da bu duyunun öncelikle geliştiğini sanmıyorum.
Oyun bozanlık yapmamak için torunumun her şeyi tadarak öğrenmeğe çalıştığını söylemekle yetineceğim.
Sanırım sizlerin çocuklarının da her şeyi önce ağzına götürmesinin bir nedeni vardır.
Bizim torun, parfüm şişelerine merak sardığı dönemlerde önce şişenin kapağını açıp kapadı. Bu onda bir tutku haline geldi.
Sonraları da kapağı açtıktan sonra ağzına götürüp tatmak istedi. İşte o zaman parfümün acı bir şey olduğunu anladı, bir daha ağzına sokmadı parfüm şişesini. Kokuyu ne yaptı diyeceksiniz? Sanırım koku duyusu henüz gelişmemişti.
Ne zaman gelişeceğini de bilemiyorum.
Oyun bozanlık yapmamak için torunumun her şeyi tadarak öğrenmeğe çalıştığını söylemekle yetineceğim.
Sanırım sizlerin çocuklarının da her şeyi önce ağzına götürmesinin bir nedeni vardır.
Bizim torun, parfüm şişelerine merak sardığı dönemlerde önce şişenin kapağını açıp kapadı. Bu onda bir tutku haline geldi.
Sonraları da kapağı açtıktan sonra ağzına götürüp tatmak istedi. İşte o zaman parfümün acı bir şey olduğunu anladı, bir daha ağzına sokmadı parfüm şişesini. Kokuyu ne yaptı diyeceksiniz? Sanırım koku duyusu henüz gelişmemişti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)